🕊 B A R I Ş - anı . öykü 📖 İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - roman 🦜 İnternet Kitap Satış Sitelerinde Satılmaktadır!

EDVARD MUNCH-TULLA LARSEN




Edvard Munch ve Tulla Larsen'in ilişkisi, tutku ve trajediyle örülü, sanat tarihine damga vurmuş aşk hikâyelerinden biridir. Dört yıl süren bu ilişki, Munch için hem ilham kaynağı hem de büyük bir psikolojik yük olmuştu. 

Tulla Larsen, varlıklı bir şarap tüccarının kızıydı ve sanat eğitimi almış, özgür ruhlu bir kadındı. Munch ile tanıştığında 29 yaşındaydı, Munch ise 35 yaşında, Avrupa'da tanınan bir ressam olarak kariyerinde yükseliyordu. Ancak Munch, kadınlarla romantik ilişkiler kurmaktan kaçınan, aşkın yaratıcı enerjisini tükettiğine inanan biriydi. 

İlişkileri yoğun ve çalkantılıydı. Tulla, Munch ile evlenmek istiyordu, ancak ressam bu fikre karşı direnç gösterdi. Munch'ün zihnindeki karanlık, ilişkilerini giderek daha karmaşık hale getirdi. Floransa'da, güneşli bir yolda yürürken bile mutluluğun yarı aralık bir kapıdan sızan gün ışığı gibi olduğunu ve bu kapının karanlığının onu içine çektiğini yazmıştı. 

Sonunda, ilişkileri dramatik bir şekilde sona erdi. Munch, yanlışlıkla kendini vurduğu bir olayın ardından Tulla'dan tamamen uzaklaştı. Bu aşk, Munch'ün sanatına derin bir iz bıraktı; kadın figürleri ve aşkın yıkıcı etkisi eserlerinde sıkça yer aldı. 

Bu hikâye, aşkın hem yaratıcı hem de yıkıcı gücünü gözler önüne seriyor. Munch'ün eserlerinde bu ilişkinin izlerini görmek mümkün. Özellikle Tulla Larsen'in portresi (1899) ve Otoportre (1902), bu çalkantılı aşkın sanatına nasıl yansıdığını gösteriyor.