🕊 B A R I Ş - anı . öykü 📖 İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - roman 🦜 İnternet Kitap Satış Sitelerinde Satılmaktadır!

ALİ MacGRAW-STEVE McQUEEN

 



Ali MacGraw ve Steve McQueen'in aşkı, Hollywood'un en tutkulu ve çalkantılı ilişkilerinden biri olarak bilinir. İkili, 1972 yapımı The Getaway filminin setinde tanıştı ve MacGraw, o dönemde yapımcı Robert Evans ile evli olmasına rağmen McQueen'e karşı büyük bir çekim hissetti. MacGraw, anılarında McQueen'e olan ilgisini "takıntı" olarak tanımlamış ve onun hayatına girmesiyle her şeyin değiştiğini belirtmiştir.

İlişkileri hızla ilerledi ve MacGraw, Evans'ı terk ederek McQueen ile evlendi. Ancak bu birliktelik, büyük tutku kadar büyük zorlukları da beraberinde getirdi. McQueen'in kontrolcü ve kıskanç yapısı, MacGraw'ın kariyerini olumsuz etkiledi; hatta McQueen, onun oyunculuğa devam etmesini istemediği için MacGraw uzun süre sektörden uzak kaldı. Çift, 1977 yılında boşandı ve McQueen, 1980 yılında kanserden hayatını kaybetti.

MacGraw, yıllar sonra verdiği röportajlarda McQueen ile olan ilişkisini hem büyük bir aşk hem de zorlayıcı bir deneyim olarak tanımlamış ve "Keşke birlikte yaşlanabilseydik, ama ayık bir şekilde" diyerek pişmanlığını dile getirmiştir. Bu aşk hikâyesi, Hollywood'un en unutulmaz ve trajik ilişkilerinden biri olarak hafızalarda yerini koruyor.

Ali MacGraw ve Steve McQueen'in ilişkisi, büyük bir tutku ve çalkantılı dinamikler üzerine kuruluydu. Ancak bu aşk, zamanla MacGraw için zorlayıcı bir hal aldı. McQueen'in kontrolcü ve kıskanç yapısı, MacGraw'ın kariyerini ve kişisel özgürlüğünü kısıtladı. McQueen, MacGraw'ın oyunculuğa devam etmesini istemediği için onu sektörden uzaklaştırdı. 

İlişkileri boyunca McQueen'in sadakatsizliği ve çalkantılı yaşam tarzı da büyük bir sorun oldu. MacGraw, yıllar sonra verdiği röportajlarda, McQueen'in onu alkol ve uyuşturucu kullanımına yönlendirdiğini ve bu süreçte kendisini kaybettiğini ifade etti. Ayrıca, McQueen'in evlilikleri sırasında maddi konularda da sert davrandığı ve MacGraw'ı zor durumda bıraktığı biliniyor. 

MacGraw, ilişkilerinin sonlarına doğru McQueen'in kendisini terk edeceğini hep hissettiğini söylemişti. Sonunda, 1977'de boşandılar ve MacGraw, kariyerine yeniden odaklanmaya çalıştı. Ancak bu ayrılık, onun için büyük bir dönüşüm süreci oldu. Yıllar sonra, McQueen ile daha sağlıklı bir şekilde vedalaşmayı dilediğini ifade etti. 


Ali MacGraw, kariyerine moda dünyasında başladı ve Harper's Bazaar dergisinde fotoğraf asistanı olarak çalıştı. Ancak sinemaya adım attığında büyük bir çıkış yakaladı. 1969 yapımı Goodbye, Columbus ile dikkat çekti, ancak asıl ününü 1970'te Love Story filmiyle kazandı. Bu filmdeki performansı ona Altın Küre Ödülü kazandırdı ve En İyi Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü'ne aday gösterildi. MacGraw, 1972'de The Getaway filminde Steve McQueen ile rol aldı ve bu film, hem kariyerinde hem de özel hayatında büyük bir dönüm noktası oldu. Ancak McQueen ile evliliği nedeniyle kariyerine ara vermek zorunda kaldı. Daha sonra Convoy, Players ve Just Tell Me What You Want gibi filmlerde rol aldı, ancak 1980'lerden itibaren sinema dünyasından uzaklaştı.

Steve McQueen, Hollywood'un "Kralı" olarak anılan, asi ve karizmatik bir aktördü. 1960'larda The Magnificent Seven, The Great Escape ve Bullitt gibi filmlerle büyük bir yıldız haline geldi. 1971'de Le Mans filmiyle otomobil yarışlarına olan tutkusunu beyaz perdeye taşıdı. The Getaway ve Papillon gibi filmlerle kariyerini zirveye taşıdı. McQueen, sert ve bağımsız karakterleriyle tanındı ve Hollywood'un en yüksek ücretli aktörlerinden biri oldu. Ancak 1980'de kanser nedeniyle hayatını kaybetti.

MacGraw ve McQueen'in kariyerleri, hem büyük başarılar hem de kişisel fedakarlıklarla şekillendi. MacGraw, McQueen ile olan ilişkisi nedeniyle kariyerinde büyük bir duraksama yaşarken, McQueen ise Hollywood'un en büyük yıldızlarından biri olarak hatırlanmaya devam ediyor.