Nazım Hikmet’in aşkları, onun şiirlerine ve hayatına derin izler bırakmış, tutku ve trajediyle örülü hikâyelerdir. İşte sırayla dört büyük aşkı:
Piraye:
Nazım Hikmet’in en uzun ve en dokunaklı aşkı Piraye Altınoğlu ile olan ilişkisidir. 1930’larda tanıştılar ve 1935’te evlendiler. Piraye, Nazım’ın en zor zamanlarında ona destek oldu, özellikle hapishane yıllarında ona yazdığı mektuplar ve şiirler, bu aşkın derinliğini gösterir. Ancak Münevver ile yaşadığı ilişki nedeniyle Nazım, Piraye’ye ayrılık mektubu yazdı ve evlilikleri sona erdi.
Münevver:
Nazım Hikmet’in dayısının kızı Münevver Andaç ile olan ilişkisi, Piraye ile evliyken başladı. Münevver’in sıklaşan ziyaretleri, ikili arasında tutkulu bir aşka dönüştü. Nazım, Piraye’ye ayrılık mektubu yazdıktan sonra Münevver ile evlendi ve bu evlilikten Mehmet adında bir oğlu oldu. Ancak Nazım’ın yurtdışına çıkması ve siyasi baskılar nedeniyle ilişkileri büyük zorluklarla karşılaştı.
Galina:
Nazım Hikmet, 1952’de Çin gezisi sırasında kalp krizi geçirdi ve Moskova’da Kremlin Hastanesi’ne yatırıldı. Burada doktoru Galina Kolesnikova ile yakınlaştı. Galina, Nazım’ın sağlık durumuyla ilgilenirken ona derin bir sevgi besledi. Nazım, hastaneden çıktıktan sonra Galina ile birlikte yaşamaya başladı. Ancak bu ilişki, Nazım’ın Vera’ya olan ilgisi nedeniyle zamanla sona erdi.
Vera:
Nazım Hikmet’in son büyük aşkı, kendisinden 30 yaş küçük olan Vera Tulyakova idi. 1955’te tanıştılar ve Nazım, Vera’ya büyük bir tutkuyla bağlandı. 1960’ta evlendiler ve Nazım’ın son yıllarını birlikte geçirdiler. Vera, Nazım’ın ölümüne kadar onun yanında oldu ve onun mirasını korumaya çalıştı. Nazım’ın Vera’ya yazdığı şiirler, onun bu aşkı nasıl yaşadığını gözler önüne serer.
Nazım Hikmet’in aşkları, onun şiirlerine ve hayatına yön veren en önemli unsurlardan biri oldu.