Lev Tolstoy ve Sophia Tolstoy’un ilişkisi, tutku, bağlılık ve çatışmalarla dolu yarım asırlık bir evlilik olarak edebiyat tarihine geçti. 1862 yılında evlenen çift, 13 çocuk sahibi oldu ve Sophia, Tolstoy’un en büyük destekçilerinden biri haline geldi. Ancak bu ilişki, sadece romantik bir bağ değil, aynı zamanda sanatsal ve entelektüel bir ortaklık olarak da şekillendi.
Sophia, Tolstoy’un eserlerini temize çekerek onun yazın sürecine büyük katkı sağladı. Örneğin, Savaş ve Barış’ı tam altı kez baştan sona yazdı. Ancak zamanla Tolstoy’un toplumsal reformlara ve sade yaşama olan tutkusu, Sophia ile arasında büyük gerilimler yarattı. Tolstoy, aristokrat geçmişini reddederken, Sophia onun bu radikal değişimlerine ayak uydurmakta zorlandı.
İlişkileri, aşk ve nefret arasında gidip gelen bir dinamiğe sahipti. Tolstoy’un günlüklerinde aşk ve sevgi üzerine yazdığı bazı ifadeler, onun içsel çatışmalarını yansıtır: “Seven hep bir kişidir, öteki ise sevilmesine izin verir”. Sophia ise Tolstoy’un eserlerine büyük katkı sağlamasına rağmen, zamanla onun değişen dünya görüşüyle mücadele etmek zorunda kaldı.
Tolstoy’un hayatının son döneminde evlilikleri iyice gerginleşti ve Tolstoy, 82 yaşında evinden ayrılarak yalnız bir yolculuğa çıktı. Bu kaçış, evliliklerindeki derin çatışmaların bir sonucu olarak görülür. Ancak tüm zorluklara rağmen, Sophia Tolstoy’un Tolstoy’un mirasını koruma çabaları, onun edebi ve felsefi mirasının günümüze ulaşmasını sağladı.
Bu ilişkinin sanatsal ve duygusal yönleri oldukça derin.
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Rus edebiyatının en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilen bir yazar, filozof ve toplumsal düşünürdür. 9 Eylül 1828’de Yasnaya Polyana’da doğan Tolstoy, aristokrat bir aileden gelmesine rağmen, hayatının ilerleyen dönemlerinde sade bir yaşamı benimsemiştir.
Tolstoy, edebiyat dünyasına 1852 yılında “Çocukluk” adlı eseriyle adım attı. Ancak onu dünya çapında üne kavuşturan eserleri “Savaş ve Barış” (1869) ve “Anna Karenina” (1878) oldu. Bu romanlar, gerçekçi edebiyatın zirvesi olarak kabul edilir ve Tolstoy’un insan doğasına dair derin gözlemlerini yansıtır.
Tolstoy, 1870’lerde büyük bir ruhsal dönüşüm yaşadı ve bu süreçte Hristiyan anarşizmi ve pasifizm gibi düşünceleri benimsedi. “Tanrının Egemenliği İçinizdedir” (1894) adlı eseri, Mahatma Gandhi ve Martin Luther King Jr. gibi isimler üzerinde büyük bir etki bıraktı.
Hayatının son yıllarında, Tolstoy aristokrat geçmişini tamamen reddetti ve toplumsal eşitlik, şiddetsizlik ve ahlaki reform üzerine yoğunlaştı. 20 Kasım 1910’da Astapovo’da hayatını kaybetti.
Tolstoy’un eserleri, insan ruhunun derinliklerine inen güçlü anlatımları ve toplumsal eleştirileri ile günümüzde hâlâ büyük bir ilgiyle okunmaktadır.