OSMAN HAMDİ BEY

 



Kaplumbağalar neyi sembolize ediyor, aşağıdaki tablo bize ne anlatıyor?

Erkek figürü Osman Hamdi Bey’in kendisidir.

Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir.

Sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ de bu şekilde çizilmiştir.

Tablodaki mekân, Bursa’daki Yeşil Cami’dir.

Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.

 

“Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosunda neler görüyoruz?

Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam…

Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor.

Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu.

Sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış.

Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir ‘ney’i tutuyor.

Kırbaç değil de neden ney?

Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.

Ama yaşlı adamın ‘ney’i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.

 

Bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, Osman Hamdi Bey’in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız.

 

Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur.

Dünyaca ünlü ‘İskender Lahidi’ni bulan ve İstanbul’a getiren kişidir.

Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerindendir.

İstanbul arkeoloji müzesinin kurucusu ve ilk müze müdürüdür.

Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi’nin yani Güzel Sanatlar Akademisi’nin kurucusudur.

Ayrıca modern anlamda ilk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır. Ayrıca Kadıköy Belediye Başkanlığı da yapmış...

 

Bu durumu Emre Caner bir romanında şöyle açıklamıştır:

“Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı.

Ressam olmuştu en başta.

Sonra müze müdürü.

Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü.

Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!”

Osman Hamdi Bey, tüm bunları sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı.

Devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti.

İşte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi.

Yaşlı dervişin kendisi olduğunu söylemiştik.

Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor.

 

Osman Hamdi Bey’in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır.

Şimdi Fransız Le Tour du Monde’nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü inceleyelim.

1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa’nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahseden Osman Hamdi Bey’in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor.

Benzerlikler dikkat çekici olsa da Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülünden çok daha kıymetli.

Alıntıdır.


      




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder