Gam-zedeyim Deva Bulmam...
Tüm şarkıların bir hikayesi vardır. Şarkılar, kendisini
severek dinleyen her gönülde gizli kalmış bir aşk hikayesini çağrıştırır.
Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısı da bu tür şarkılardan biridir.
Hikâyenin kahramanı Kemani Tatyos Efendidir. 1858 yılında
İstanbul’da doğmuş Türk musikisine bestekâr, güftekâr olarak 50 ye yakın eser
bırakmış, ömrü yokluk içinde geçen, öldüğünde kilise defterine ‘Tatyos, 1913
Çalgıcı’ olarak kaydı yapılan bir keman virtiözü…
Tatyos pek konuşkan biri değilmiş. Onun ne düşündüğünü neler
hissettiğini okuyabilen anlayabilen birkaç arkadaşı, dostu varmış. Koltuğunun
altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, çökmüş avurtları, uykusuzluk ve
aşırı içkiden kan çanağına dönmüş göz çukurları ile hayatın yükünü omuzlarında
taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden ruhuyla ancak kemanıyla
anlatacaklarını anlatan, önceleri düğünlerden kıt kanaat geçimini temin eden
daha sonra Galata’daki Pirinççi gazinosundaki hayatı ve yaptığı besteler,
semailer, peşrevlerle tanınmış ve İstanbul’un dört bir yanında düzenlenen fasıl
heyetlerinde Tatyos Efendinin eserleri çalınır olmuş.
Tatyos Efendinin en yakın iki dostu yazar, gazeteci, besteci
Ahmet Rasim Bey ve gazinodan arkadaşı kemençeci Vasili’dir. Bir akşam
Beyoğlu’ında Ahmet Rasim, Vasili ve Tatyos Efendi ‘Ehl-i aşkın neşvegah-ı
kuşe-i meyhanedir’ ile başlattıkları musiki meşki ‘Bilsen ne bela geçti şu
biçare serimden’ semaisiyle devam etmiş Tatyos Efendi gece boyunca kemanı
elinden hiç bırakmamış. ‘Mâni oluyor halimi takrire hicabım’ gibi içli
şarkıları peş peşe döktürmüş.
Gece nihayete ererken meyhanede birkaç müşteri ve
sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamışken
Vasili ve Ahmet Rasim Bey’de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana
uzanmış sanki saatlerdir içen ve çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna
yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle o
ana kadar duyulmamış o uşşak şarkıya giriş yapıyor;
Gam-zedeyim deva bulmam/Garibim bir yuva kurmam/Kaderimdir
hep çektiren/İnlerim hiç reha bulmam.
Elem beni terk etmiyor/Hiç de fasıla vermiyor/Nihayetsiz bu
takibe/Doğrusu takat yetmiyor.
Ehl-i dilin yoktur kadri/Uğraşma gel Tatyos gayri/Eserin çok
kıymetin yok/Git talihine küs bari.
Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir
kelime edecek hali yoktur. Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor meyhanede kalanlar da
göz yaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar. Birkaç hafta
içinde İstanbul’da bu şarkıyı ezberlemeyen ne hanende ne de sazende kalıyor.
Tatyos’un naaşı Kadıköy’de bir kilisenin ayin salonuna
getirildiğinde, iki elin parmaklarını geçmeyen kalabalığa ibretle bakan Ahmet
Rasim, daha dün Galata’da Beyoğlu’nda onu dinlemek için yüzlerce kişinin akın
ettiği salonları düşününce, insanların vefasızlığına hayıflanıyor.
Cenazesinde üç bacısı, dul eşi, Ahmet Rasim, kendisiyle
yıllardır çalıştığı iki sazende ve kilisenin uzak köşesinde ağlayan bir
kadından ibaret küçük bir topluluk uğurluyor son yolculuğuna Tatyos’u…
Bu şarkının hikayesini Ahmet Rasim’e vefatından hemen önce
Vasili hasta halinde anlatıyor:
-Tatyos’un Ortaköy’de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi
cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan’a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos’da
sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. Beraber içtikleri o gece kızın
İstanbul’a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş
Tatyos.
Ahmet Rasim Bey Tatyos’un kilisede yapılan cenaze töreninin
sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı
farkediyor. Zarfın üzerinde ‘Tatyos ile defnedilecektir’ yazmaktadır.
Zarfı otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın Ahmet Rasim
Bey’e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuştur. Ahmet Rasim zarfı alıp
usulca ceketinin cebine koyar. Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf
olamayacağını düşünüp ve zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos’a karşı
ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirerek yalnız Ahmet Rasim Bey
tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos’un naaşı ile toprağa verilen
zarfın içindeki kâğıt da şu dizeler yazılıdır:
Gam-zedesin devan benim/Garip kuşsun yuvan benim/Çektiğimiz
yeter gayri/Kaderimsin inan benim
Takat yetişmez eleme/Bülbül imrenir çileme/Bizim şu kara
sevdamız/Kalsın öteki aleme/
Elbet kadrini bilirim/İste canımı veririm/Küsme talihine
Tatyos/Çok durmam ben de gelirim.
Tarihe karıştı eski sevdalar.
(Alıntıdır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder