İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

ANITKABİR NÖBETİ

ANITKABİR MUHAFIZ ALAYINDAN

BİR ASKERİN MEKTUBU


"Benim adım ASKER, kimileri MEHMETCİK der.
Aynı, ailemdeki bütün erkeklere dendiği gibi.
Nüfus kağıdımda adımın ne yazdığı önemli mi?
Askerim ben.
81 vilayetten birinde doğdum.
Bu vatanın bir evlâdı olarak, vatan borcumu ödüyorum.
Acemi birliğinde seçtiler beni.
Mülakattan geçtim.
Sorular sordular, bildiğimi cevapladım.
"Yiyom - içiyom - gidiyom - geliyom - yapıyom - ediyom" dememem için, bir defter dolusu doğrusunu yazdırdılar bana bunların.
Muayeneden geçtim 4 kez.
Üniformamın dışından gözükecek dövmem var mı diye baktılar hep.
3 ay sonra dağıtım olarak Ankara Muhafız Alayına geldim.
Boş tüfekle yürüyüş eğitimi aldık.
Mankenlerin yaptığı gibi çizgi üzerinde düz yürüdük iki hafta.
Kaz Adımı öğrettiler.
Sizin bir saniye bildiğiniz şeyin, ağızdan çıkan iki heceli üç-beş harfli bir kelime ile eşit olduğunu öğrendim.
Her adımda bir saniye boşluğunu içimden saydığım iki heceli kelime ile geçtim.
Arkadaşlarımla, göz göze gelmeden bu saniye ölçümü ile aynı anda aynı hareketi yaptım.
Dönüşlerde köşe yapmayı öğrendim.
Ben bunları yaparken sürekli karşımda Atatürk resmi, Atatürk büstü, Atatürk'ün sözlerini yazan tabelalar vardı.
Zaten severdim Ulu Önderi.
Ama, onun kabrinde, onu bekleyeceğim bana bir kat daha gurur verdi.
Yattığımız yataklarda düz yattık hep, ayakta hazır ol da bekler gibi.
Sağa sola dönersek, nöbetçi astsubay veya çavuş bizi uyandırır, düz yat derdi.
Periyodik olarak tam bir saat, sonra iki saat ayakta kıpırdamadan durma eğitimi aldık.
Terimiz akar silemez, yüzümüz, sırtımız kaşınır kaşıyamazdık. Sinek konsa huylanırdık, kovamaz hatta üfleyemezdik bile.

İki ay daha geçti böylece.
Kıpırdamadan durmayı öğrendik.
Bakmak - Görmek kavramını öğrettiler bize. Sabit bir noktaya bakmamız ama baktığımızı görmememize şartladılar.
Gerçekten deneyin, bir noktaya sürekli sabit bakın, zaten başka bir şeyi göremiyorsunuz.
Gün geldi bu resmimim çekildiği yerde ve Anıtkabir girişinde nöbet tutmaya başladım.
Hava ve arkadaşlarımın sağlık durumuna göre bir saat veya iki saat bu nöbeti gururla tuttum.

Bize derlerdi ki, böyle nöbet tutan askere hap verirler, topuğundan iğne yaparlar, seni uyuştururlar.
Hiç alakası yok.
İnanın orada nöbet tutarken içinizi kaplayan gurur her şeyin önündedir.
Kıpırdamanız bir yana, acıkmaz, susamaz, kaşınmazsınız. Dikkatiniz baktığınız sabit noktadadır.
O nokta bazen, şekilden şekle girer sizin bakışlarınızda.
Bir tek ter...
Ah o ter var ya, sırtınızdan süzülürken hiç koymaz da, başınızdan yüzünüze, gözünüze sızan ter sizi mahveder.
Ziyarete gelen analar, babalar gelir siler terimizi.
Teşekkür edemeyiz ama, göz göze gelirsek, minnet hissimizi gözümüze bakan anlar.
Atamın huzuruna gelenler, onların vatan sevgisi, hele hele İstiklâl Marşı okunurken veya 10 Kasımlarda çalan siren gözümüzün yaşını getirir.
Oradaki insanlar üşenmez, gelir, tertemiz mendilleriyle göz yaşımızı silerler.
O an anam babam geldi sanırım.
İstemesem de baktığımı görürüm o an minnetle.
İşte bu gururu her Türk evlâdı yaşayamıyor.
Çok şanslıyım ben.
Adım ASKER, MUHAFIZIM ben,
görevim SAYGI NÖBETİ."

(Alıntıdır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder