B A R I Ş
Anı - Öykü
ISBN 9786255554024 - 16 x 23 cm - 232 sayfa -Basım 06/2025
490,00 - %20 indirimli 392,00 ₺
................................................................................................© Copyright 2025 All Rights Reserved...............................................................................
490,00 - %20 indirimli 392,00 ₺
ISBN 9786257157810 - 16 x 23 cm - 520 sayfa - Basım 09/2024
''Eğer transistörleri alıp nöronları birbirlerine birleştirir gibi beynin modelini çıkarsak beynin hangi bir boyutta bir bilgisayar gibi olabileceğini tespit edebiliriz. Bu bilgisayar küçük bir şehir boyutunda olurdu. Bu bilgisayar binlerce megavatlık elektrik tüketirdi. Bu enerjinin elde edilmesi için de bir nükleer santral gerekirdi. Aynı zamanda çok sıcaktır çünkü elektrik üretir. Bu bilgisayarı soğutmak için bir nehre ihtiyacınız olur. Eğer küçük bir şehir büyüklüğünde bir bilgisayarım olsaydı nehirden gelen su ve bu dev bilgisayara enerji üreten bir nükleer santral... işte hepsi bir arada bir beyin olurdu..
“Kedilerin kuyruğunu çekmeyen,
karınca yuvalarına basmayan,
ANITKABİR MUHAFIZ ALAYINDAN
Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa
İleri Marşı
Sakarya Marşı
Hücum Marşı
Komando Marşı
Alay Marşı
Gençlik Marşı
Vatan Marşı
Anafartalar Marşı
Ankara Marşı
100. Yıl Marşı - Norm Ender
İzmir Marşı
Harbiye Marşı (Kara Harp Okulu Marşı)
Eski Ordu Marşı
30 Ağustos Marşı
Dumlupınar Marşı - T.K.K. Bando ve Mızıkası
KIVIRMAK ANCAK BU KADAR OLUR.
Amerika’da bir süpermarkette, müşteri sadece yarım kivi
satın almak istiyor. Müşteri temsilcisi ise, bunun mümkün olmadığını söylüyor.
Aralarında söz dalaşı çıkınca da müşteri temsilcisi koşa koşa yetkiliye çıkıyor:
“Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor!” Bunu der-demez, şöyle bir arkasına dönünce bir de ne görsün; müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor…
Müşteri temsilcisi uyanık davranıp, hemen müşteriyi işaret ederek;
“Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim…”
diyor.
Yetkili durumu hemen anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip
gönderiyorlar.
Yetkili bir müddet sonra elemanı çağırtıyor:
“Tebrik ederim, çok zeki davrandın, vaziyeti iyi idare
ettin. Nerelisin sen?
“Brezilyalıyım efendim…”
“Amerika’ya niye geldin?”
“Brezilya cazip bir
yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe ya da futbolcu olur.”
Yetkili şaşırmış;
“Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı… ”
“Yaaa öyle mi, yenge hangi takımda futbol oynuyor?”
(Alıntıdır)
Küçük Ayşe (Küçük Asker)
Aslanı Seviyorsan Alkışla
Old MacDonald
Horozumu Kaçırdılar
Aç Kapıyı Bezirgan Başı
Kırmızı Balık
Jingle Bells
Bakkal Amca
Postacı
Heybeler Bellerde - Arzu Zorer ÜZAN
Müsaadenizle Çocuklar - Barış Manço
Küçük Kız - Ayça ve Elma Şekerleri
Arı Vız Vız
Gezegenler
The Colors Song
A Be Ce
Domates, Biber, Patlıcan - Barış Manço
Benim Annem Güzel Annem
Küçük Kurbağa, Küçük Kurbağa
Arkadaşım Eşek - Barış MANÇO
Kuş Sesleri Ovalara Yayılır - Modern Folk Üçlüsü
Orda Bir Köy Var Uzakta
Daha Dün Annemizin Kollarında Yaşarken
Sayın Hiç kimseye,
boşu-boşuna, öylesine, lâf olsun torba dolsun babından karaladığım
naçizane dilekçemdir.
Ülkemizde, bildiğiniz gibi Or-Generaller var, Or-Amiraller
var. Bir de Or’lukları hiç bitmeyenler var, yüzyıllarca hem de!
He ya, bravo bildiniz, Or-Man.
Hepsinin ortak özelliği dünyadaki canlılar olması.
Üstteki Or lar el üstünde tutuluyor ama alttaki Or lar
ateşler içinde, alev-alev, son on yılda gözyaşları hiç dinmiyor. Onlara saygı
duyulmuyor.
“Türkiye Çöl Olmasın” diye diye çabalayıp, ömrünü tüketen ikinci
bir (merhum) Hayrettin Karaca’mız da maalesef yok. (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları
Koruma Vakfı -TEMA- kurucularından)
Ormanlarımız her yıl artarak yanmaktadır. Yanan ormanlarımıza
da uluslararası kabul görmüş standartlarda yer almayan yeni bir ölçü birimi
uydurdu sayın basın-yayın üstatlarımız. Şu bölgedeki yanan ormanlarımız; “şu
kadar sayıdaki ‘futbol sahası’ büyüklüğünde!” Hepimiz anladık, hepimiz futbolseveriz
ya, futbol sahasının en-boy oranını da zaten necip halkımız santimi-santimine adı
gibi biliyor ya. Bazen ölçü birimi olarak “hektar” da kullanılıyor. Hektarın da
ne kadar bir alan ölçüsü olduğunu bilmeyen mi var canım?
Ya hu, sayısız sokak röportajlarıyla da sabittir ki, gerçekler
göz önüne serilmektedir ki; zır cahillerle dolu bir ülkede yaşıyoruz. (Lütfen hemen
araya girmeyin ama, tamam siz ‘prof’ sunuz, bi dinleyin hele) Vatandaşın biri
Güneş’in Almanya’dan daha yakında olduğunu söylerken bir diğeri, Mısır Piramitlerinin
Anadolu’dan Mısır’a kaçırıldığını -gırgır geçerek- söyleyen muhabire, “güvenlik
önlemlerinin arttırılması” önerisinde bulunuyor, iyi mi? Pek çok sayıda kişi kan’a
kırmızı rengini vişnenin verdiğinde hemfikir. Bunu da yazacağım ama gülersiniz
diye yazmıyorum! Gülmeyin lütfen ağlanacak cehaletimize. Her şey zamanla rayına
oturacak. Şunun şurasında birkaç yüz yıl gibi kısa bir zaman kaldı, acık
sabredin, göz açıp-kapanıncaya kadar geçer zaman, oturun oturduğunuz yerde.
Yanan-yakılan orman alanlarının “asla ve kat’a” imara açılmayacağını,
buna müsaade edilmeyeceğini, gelmiş-geçmiş hatta gelecek sayın bakanlarımız, milletvekillerimiz
ilgili kamu görevlilerimiz yıllardır vurgulayıp kararlılıkla-sertçe beyan
ediyorlar. Çok etkileniyoruz tabi. Duygulanıyoruz bile. (Turizme-ranta
elverişli olmayan, gelecekte de olmayacak olan yerlere dikilen çam fidanlarının
beş yıl içinde filizlendiğini medyadaki fotoğraflardan gözümüze sokuyorlar, elbette
görüyoruz.) Siz hiç Ege, Akdeniz kıyı şeridinde yanan ormanların yerinde bir tek
filiz gördünüz mü? O sizin gördüğünüz Filiz den söz etmiyorum, o komşu Melahat
Hanım’ın kızı. Vatandaşı, kör-ahmak yerine koyup; genellikle fiyakalı yabancı
lisanlarda isimler konulan, hotel (artık otel denmiyor, İngiliz’iz ya o bakımdan,
daha havalı oluyor herhalde) tatil köyü,
ultra lüks villaları da körüz ya o bakımdan görmüyoruz. Medyada yayınlanan
fotoğraflarla da ispatlanıyor ki; en
güzide turizm merkezlerindeki yanan-sipariş üzerine yakılan orman alanlarında boy-boy
mantar gibi biten devasa boyutta tesisler var, aslında onları da haberleriyle,
fotoğraflarıyla boşu boşuna yayınlayıp duruyorlar. Biz hâlâ körüz, bunu
öğrenemediler. Birileri “yazık ya” falan-filan bile diyor numaradan, duyuyoruz da
ne işe yarıyor.
Tam da sipariş verilen alan kadar ormanın yakıldığını da
görmüyoruz. Körüz dedik ya.
Atalarımızın bir lafı var, duymayanınız yoktur sanırım; “ölenle
ölünmez” demişler. Olan olmuş bir defa, ormanlarımız yanmış-yakılmış-yaktırılmış,
ülkemizin ciğerleri yanmış dolayısıyla insanlarımızın da ve de orman
ahalisinden olan yerleşik hayvan nüfusun da…
Bunları neden yazmaya çalıştım: Artık, yanan yerlere bir tek
bile çam ve türevi fidanın dikilmemesini istiyorum!
Millet olarak bu sarı çamlardan, kızıl çamlardan salınan
oksijenin artık ciğerlerimize fazla geldiğini, doz aşımı olduğunu, oksijen
zehirlenmesine maruz kaldığımızı düşünüyorum.
O yüzden fazla salınan oksijene yıllardır maruz kalan pek
bir muhterem halkımızın beyninde galiba uyuşturucu etkisi olmuş. Herkes sonsuz
bir uykuda gibi. Bu sonsuzluğun neticesinde donsuz kalacaklarını öngörüyorum
şahsen.
Ormanlarımızla ilgili olarak hasreten bir ricada bulunmak
istiyorum da kimden ricada bulunacağıma karar veremiyorum. Zaten sorunum da bu.
Lütfen yanan-yakılan-yaktırılan tüm orman alanlarına bir tek
bile çam fidanı dikmeyiniz, diktirmeyiniz!
Emperyalistlerin yıllar önce ülkemize çam tohumu diye empoze
edip soktuğu
gerçekte nifak tohumu olduğu artık anlaşılan, bu ‘saatli
bombalardan’ kurtulmayı bir fırsata çevirip, yanan tüm alanlara, sonsuz sayıda, uçsuz bucaksız ZEYTİN FİDANI, MEYVE FİDANI
dikilmesini öneriyorum.
Halk çoluk-çocuğuna pazardan çürük-çarık bile olsa meyve
alamaz duruma gelmiş. Kozalak mı yiyecek bu millet? Lütfen.
Ali Gökçe, 25 Ağustos 2025
NE ZORUNUZ VAR BU EVLATLAR İLE DÜNYA SADECE SİZİN Mİ
SANIYORSUNUZ?
Elbette bir köpeğin, bir kedinin ya da diğer tüm hayvanların
siyasi görüşü yoktur. Dini inancı yoktur. Futbol fanatiği değildir. Alkolik
değildir. Tütün ürünleri ya da uyuşturucu madde de kullanmaz. Küfretmez. Beddua
etmez. Malınızda gözü yoktur. Çalmaz. Yalan söylemez. Sizi enayi, salak, aptal
yerine koymaz. Mirasınızdan pay istemez. İşinizi elinizden almaz. Arkanızdan
dedikodunuzu yapmaz. Size tecavüz etmez. Allah ile aldatmaz. Ülkenizi bölmeye
çalışmaz. Kavga etmez. Sizi bıçaklamaz. Tabancayla vurup, öldürmez. Ekmeğinizi,
işinizi elinizden almaz. Makamınızdan ayağınızı kaydırmaz. Çatışma çıkarmaz. Savaş
çıkarmaz. İkiyüzlü, riyakâr olmaz. İnkârcı olmaz. Hile bilmez. Sizi kazıklamaz.
Haksızlık etmez. Karınıza-kızınıza sarkmaz.
Velhasıl kelam, dünyadaki tüm yanlışlık ve kötülüklerden
uzak ve kısa bir ömür sürerler. Siz bu ‘melekler’ yerine hâlâ insanları
sevmeye, saygı duymaya devam ediyorsanız; sanırım, muhtemelen yukarıdakilerden
bir ya da birkaç huyunuzla örtüşen bir yanınız olduğu için olabilir diye
düşünüyorum. Ben de insanım, yanılıyor da olabilirim. Siz de size göre belki de
en meleksinizdir. Bunu siz bilirsiniz.
Varlığı bile ispat edilmemiş melekler uyduracağınıza
gözünüzün önündeki melekleri görmeye, sevmeye başlayın bence. Öteki
varsaydığınız melekler de bundan mutlu olur bakarsınız.
“Pisst”, “Hoşt” gibi kelimeleri fersah-fersah hak eden
milyonlarca insanımsı yaşıyor bu dünyada. Onlardan masum canlarımıza sıra bile
gelmez. Şayet iyi canlı ile kötü canlı varlıkları iyice tanıyabilirsek.
Ali Gökçe 24 Ağustos 2025
22 Ağustos 1791'i 23 Ağustos'a bağlayan gece, bugün Haiti
Cumhuriyeti'nin Saint Domingue kentinde, transatlantik köle ticaretinin
kaldırılmasında çok önemli bir rol oynayacak olan ayaklanmanın başlangıcına
tanık oldu.
Bu arka plana karşı, Uluslararası Köle Ticaretini Anma ve
Kaldırılması Günü her yıl 23 Ağustos'ta anılmaktadır. İlk olarak birçok ülkede,
özellikle Haiti (23 Ağustos 1998) ve Senegal'deki Gorée Adası'nda (23 Ağustos
1999) kutlandı.
Bu Uluslararası Gün, köle ticaretinin trajedisini tüm
halkların hafızasına yazmayı amaçlamaktadır. "Köleleştirilmiş Halkların
Rotaları" adlı kültürlerarası projenin hedeflerine uygun olarak, bu
trajedinin tarihsel nedenleri, yöntemleri ve sonuçları hakkında kolektif bir
değerlendirme ve Afrika, Avrupa, Amerika ve Karayipler arasında ortaya çıkan
etkileşimlerin analizi için bir fırsat sunmalıdır.
"İnsan sömürüsünü kesin olarak ortadan kaldırmanın ve
her bireyin eşit ve koşulsuz onurunu tanımanın zamanı geldi. Bugün, geçmişin
kurbanlarını ve özgürlük savaşçılarını hatırlayalım ki, gelecek nesillere adil
toplumlar inşa etmeleri için ilham verebilsinler."
Audrey Azoulay
UNESCO Genel Direktörü
UNESCO Genel Direktörü, tüm Üye Devletlerin Kültür
Bakanlarını, her yıl bu tarihte ülkelerinin tüm nüfusunu ve özellikle gençleri,
eğitimcileri, sanatçıları ve aydınları kapsayan etkinlikler düzenlemeye davet
eder.
Yaşam süresi: 42 – 56 gün (Dişi, Yetişkin), 10 gün (Erkek,
Yetişkin)
Kuluçka büyüklüğü: 100 – 200
Familya: Culicidae; Meigen, 1830
Hız: 1,6 – 2,4 km/sa
Bilimsel adı: Culicidae
Alt âlem: Eumetazoa