BARIŞ
TANITIM

                     

Anılar, zamanın içinde saklı kalmış hazinelerdir. Yaşanmışlıkların, duyguların ve izlenimlerin süzgecinden geçerek öyküye dönüşmesi, hayatın içinden kesitler sunmanın en samimi yollarından biridir. 

"Barış", yalnızca bir kelime değil; bazen özlem, bazen mücadele, bazen de sessiz bir iç çekiştir. Bu kitabımda yer alan anı-öyküler, barışın peşinde koşan insanların, iç dünyalarında ve yaşadıkları çevrede bıraktıkları izlerin bir yansımasıdır. 

Sayfalar arasında gezinirken belki kendi hikâyenizden bir parça bulacak, belki de hiç tanımadığınız insanların yaşanmışlıklarına tanıklık edeceksiniz. Ama her durumda, barışın farklı yüzlerini keşfedecek ve bu kitabın sunduğu içtenlikte kendinizi bulacaksınız. 

Kalemi elinize alıp yeni bir anı yazmanız için bir ilham kaynağı olması dileğiyle… 

Ali Gökçe





İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ
TANITIM

93 yıllık bir zaman diliminde, Karadenizli bir ailenin hayatından kesitler sunan bir eser. Roman, trajikomik olayları samimi bir dille anlatırken, aynı zamanda yazarın kendi eleştiri ve esprileriyle de dikkat çekiyor.

Romanın konusu:

* Karadenizli bir ailenin hikayesi: Roman, Karadeniz kökenli bir ailenin nesiller boyunca yaşadığı değişimleri ve dönüşümleri anlatıyor. Ailenin, Karadeniz kimliğini yitirme süreci ve bu süreçteki iç çatışmaları, romanın ana temalarından biri.

* Trajikomik olaylar: Ailenin yaşadığı olaylar hem trajik hem de komik öğeler içeriyor. Bu durum, romana hem derinlik hem de okunabilirlik katıyor.

* Toplumsal eleştiri: Yazar, romanında dönemsel olarak Türkiye'de yaşanan toplumsal değişimlere ve bu değişimlerin birey üzerindeki etkilerine de değiniyor.

Romanın özellikleri:

* Samimi anlatım: Yazar, olayları samimi bir dille anlatarak okurun kendisini hikâyeye daha kolay bağlamasını sağlıyor.

* Eleştirel bakış: Roman, toplumsal konulara eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşıyor.

* Mizah: Romanın içinde yer alan mizah unsurları, okuru güldürürken aynı zamanda düşündürüyor.

Neden okunmalı:

* Eğlenceli ve düşündürücü: Roman hem eğlenceli hem de düşündürücü bir okuma deneyimi sunuyor.

* Toplumsal bir ayna: Roman, Türkiye'nin yakın tarihine dair önemli ipuçları sunarak, okura toplumsal bir ayna tutuyor.

* Güzel bir anlatım: Yazarın akıcı ve etkileyici anlatımı, romanı baştan sona sürükleyici kılıyor.

Özetle, "İran Hududunda Bir Tilki" romanı hem edebi değeri hem de toplumsal mesajlarıyla öne çıkan bir eser. Roman, Karadenizli bir ailenin hikayesi üzerinden Türkiye'nin yakın tarihine farklı bir bakış açısı sunuyor.

Ek bilgi:

* Romanın adı, ilk bakışta konuyla ilintili gibi görünmese de aslında romanın içindeki sembolik anlamlara gönderme yapıyor.


Ali Gökçe



YORUMLAR





















***

Facebook'ta Mehmet Çıtlak Bey'in yorumu.


***


WhatsApp'ta,
bir paylaşımıma Sn. Gülay Gitmez Hanım'ın yapığı yorum.
 

                             



                                                                           ***


Facebook'ta, "Kırsal Notalar" Grubundaki  paylaşımıma yapılan yorum/yeniden paylaşım.




                                                                                ***


Facebook'ta, "Kitap Gönüllüleri" Grubundaki paylaşımıma Sn. Murat Budak'ın yaptığı yorum.

İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ
Roman - Yazar: Ali GÖKÇE - 520 sayfa - 09/2024 basımı
Şimdi İnternet Sitelerinde Satılmaktadır!


Murat Budak






Yönetici / Grup UzmanıKitaplar Konusunda Uzman

“Ali Gökçe’nin İran Hududunda Bir Tilki kitabı dikkat çekici bir başlık ve konu vaat ediyor. 520 sayfalık bu eser, sınırların ötesinde geçen bir hikaye mi, yoksa derin bir içsel yolculuk mu sunuyor, merak uyandırıyor. Yeni basılmış bir kitap olarak, edebiyatseverlerin listelerine eklemeleri gereken bir eser gibi görünüyor. 

İyi okumalar dilerim!”






DÜNYA DÜZDÜR





Size Göre; Dünya 'düz' ise;


Bana göre de

Merkür 'üçgen'dir.
(Hatırlayanlarınız vardır, çok eskiden 'müselles' de denirdi!)

Venüs 'oval'dir.
(Şeklinin tanımını Beyaz Saray'ın Oval Ofis'inden aldığı bilim dergilerinde yer almıştı! Stajyer Monica'nın güzelliği ile ilişkilendirenler bile olmuştu!)

Mars 'kare'dir.
(Hubble'dan alınan son görüntülerde yüzeyin mavi straples ve üzerinin de pembe puanlarla bezeli olduğu gözlemlenmiş!)

Jüpiter 'daire'dir.
(Zaten hep şüpheleniyordum. 'Acaba bu Jüpi tekerlek mi?' diye! Arkasından 'şöyle-böyle' dedikoduları da ayyuka çıkmıştı zaten!)

Satürn 'dikdörtgen'dir.
(Aslına dikbeşgendi. Milyon yıllar içinde bir 'gen'i mutasyona uğradı!)

Uranüs 'yamuk'dur.
(Ur tıbbın konusu. Anüs'de benim konum değil zaten! Onun yamukluğuyla da uğraşamayacağım!)

Neptün 'altıgen'dir.
("Nereden biliyorsun?" demeyin artık. Altı 'gen', üstü yengen. Bunu bilmeyen mi var zaten?)


"Ya hu, neler saçmalıyorsun. Deli misin sen?" Demeyin! Ben burada delilerin kendilerini gerçekten de deli olduklarına inandırmaları için çabalıyorum, -elimden geldiği kadar- yardımcı olmaya çalışıyorum. Anlıyorsunuz, değil mi?

Plüton, gezegenler liginden kovulmasaydı ona da mutlaka bir kulp (geometrik şekil) bulacaktım. Kısmet değilmiş! "Cüce gezegen" n'olucak işte!




Peki, Dünya düz mü?

Bilim diyor ki: "HAYIR!"

İşte nedenleri:

İnternette “düz Dünya” fikri zaman zaman popülerleşse de, yüzyıllardır elde edilen bilimsel kanıtlar gezegenimizin yuvarlak (daha doğrusu “basık küre” – elipsoit) olduğunu tartışmasız şekilde kanıtlıyor.


İşte çürütülemez gerçekler:

Eğrilik uzaydan görülebilir.

Uydular, Uluslararası Uzay İstasyonu ve binlerce gerçek fotoğraf, hem ufkun hem de dünyanın kavisli şeklini açıkça gösteriyor.

Gemiler ufukta yavaş yavaş kaybolur. Uzaklaştıkça önce geminin gövdesi, sonra direkleri veya köprüsü kaybolur.

Dünya düz olsaydı, gemi sadece küçülerek görünmezdi.

Ay tutulmalarında Dünyanın gölgesi yuvarlaktır.

Dünya, Güneş ile Ay arasına girdiğinde Ay’ın yüzeyine yuvarlak bir gölge düşer.

Yerçekimi düz bir Dünyada aynı çalışmazdı.

Kürede yerçekimi her noktada merkeze doğru çeker. Düz bir Dünyada bu kuvvet eşit olmaz, bazı yerlerde cisimler daha ağır, bazı yerlerde daha hafif gelirdi.

Saat dilimleri sadece küresel bir dünyada mantıklıdır.

Bir yerde gündüzken başka bir yerde gece olması, yalnızca dönen yuvarlak bir yüzeyin kısmen Güneş ışığı almasıyla mümkündür.

Bulunduğun yere göre farklı yıldızlar görürsün.

Güney yarımkürede görülen bazı takımyıldızlar kuzeyden hiç görünmez, tersi de geçerlidir. Bu, yalnızca yuvarlak bir Dünya ile açıklanabilir.

Kıtalar arası uçuş rotaları kavisli görünür. En kısa hava yolu rotaları düz değil, kavisli olur. Çünkü bunlar kürenin geometrisine uyan “büyük daire” yollarıdır.

Bilim inanç değil; gözlem, deney ve tekrarlanabilir kanıtlara dayanır.

Dünya yuvarlaktır ve bunu 2000 yıldan uzun süredir kesin olarak biliyoruz.


MUTLU ETMEK

 

KADINLARI MUTLU ETMENİN YOLU...

01. Saçlarını okşa,

02. Yücelt,

03. Şımart,

04. Gözlerinin içine bak,

05. Geleceğe ait planlar yap,

06. Dil dök,

07. O uyanmadan uyanma,

08. Destek ol,

09. Yemeğe götür,

10. Alışverişe götür,

11. Tekneye bindir,

12. Güldür,

13. Zekâ oyunları yap,

14. Müzik dinlet,

15. Teşvik et,

16. Teskin et,

17. Affet,

18. Hayran kal,

19. Banyosunu hazırla,

20. Güven ver,

21. Kapıyı tut,

22. Asansörde kat düğmesine bas,

23. Arabasının kapısını aç,

24. Isıt,

25. Sarıl,

26. Öp,

27. Ona hasta ol,

28. Kulağına fısılda,

29. Ayaklarına masaj yap,

30. Konsere götür,

31. Onu her yerde ve her zaman bekle,

32. Tanrıçan yap,

33. Onunla rejim yap,

34. Onunla spor yap,

.

..

...

...

1000. Ne istediğini önceden anla,

1001. Günde yedi kez özür dile,

1002. Sürekli onu dinle,

1003. Yorganı çekince ses etme,

1004. Yorganı titretme,

.

..

...

6789. Spor araba al,

6790. Saat al,

6791. Yüzük al,

6792. Küpe al,

6793. Tıraş ol,

6794. Saç seklini değiştir,

6795. Kareli gömlek giy,

6796. Yemin et,

6797. Dayan,

6798. Katlan.

..........................

ERKEKLERİ MUTLU ETME SIRLARI

01. Karnını doyur.

02. Televizyonun kumandasını ver

03. Önünden çekil.

 

(Ege SAYMAN’dan alıntıdır.)

İNSAN

 



Hayal et: Sokakta yürüyorsun ve vücudunun içinde, yaşadığın mahalleden başka bir şehre gidip geri dönebilecek kadar geniş bir iç ağ taşıyorsun…
İnsan vücudu tam olarak bu kadar etkileyici.
Vücudumuzun içinde, toplamda 72 kilometreyi bulan sinir lifleri var. Bu lifler, düşünce hızında elektriksel mesajlar taşıyan ultra hızlı bir otoyol gibi çalışıyor. Bir parmağını kıpırdatmandan, ilkokuldaki ilk arkadaşının adını hatırlamana kadar her şey bu ağ sayesinde oluyor.
Bu yolların arasında gerçek bir dev var: Siyatik sinir. Bazı insanlarda uzunluğu 1 metreyi bile geçiyor! Omurganın alt kısmından ayağa kadar uzanan adeta vücudun “uzun mesafe treni”.

Bu arada tüm sinir trafiğini yöneten merkez, beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sistemi. Yaklaşık 45 cm uzunluğundaki omurilik, vücudun en önemli “ana kablosu”.
Ve bu sadece başlangıç…
Vücudunda öyle bir doğal boru hattı ağı bulunuyor ki, en iyi mühendisleri bile kıskandırır:
95.000 kilometreden fazla damar!
Evet, doğru. Hepsini uç uca ekleseniz Dünya’nın etrafını iki kez dönecek kadar uzun.
Bu damarlardan kan hücreleri, savunma orduları, besinler ve hatta duygularını haber veren kimyasal mesajlar akıp gidiyor. Öyle verimli bir lojistik sistem ki, hiçbir teslimat şirketi yaklaşamaz bile.
Tüm bunların üzerine, bir yapı oyuncağından çıkmış gibi görünen 206 kemikten oluşan bir iskelet sistemi kuruludur. Bu kemikler yalnızca seni ayakta tutmaz; organlarını korur, kan hücreleri üretir ve zıplamana, dans etmene, sarılmana hatta gülmene bile imkân sağlar. Onlarla birlikte çalışan kaslar, tendonlar ve eklemler ise sen düşünmeden kusursuz bir koreografi halinde çalışır.
Sonuç olarak insan vücudu; nefes almanı, düşünmeni, hissetmeni ve hareket etmeni sağlayan biyolojik bir senfoni gibidir.

Dışarıdan basit görünsek de, içeride evrendeki en zarif, en karmaşık ve en etkileyici makinelerden birine sahibiz.

Kaynak:
• “Anatomy, Central Nervous System”, National Library of Medicine — Lauren Thau, Vamsi Reddy, Paramvir Singh




SEZARYEN



Sezaryen, annenin bebeğine kavuşabilmesi için tam yedi katmanın—deri, deri altı doku, fasya, sağ karın kasları, periton, rahim ve amniyotik kese—tek tek açıldığı, eşsiz bir cerrahi operasyondur.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, anne birkaç saat içinde hem ameliyatın etkisinden toparlanmak hem de dünyaya yeni gözlerini açmış, son derece hassas bir canlının sorumluluğunu üstlenmek zorundadır.
Meme bezlerinin uyarılmasıyla başlayan yoğun rahim kasılmaları, artan oksitosin salgısı ve çok katmanlı bir ameliyat sonrası yaşanan ağrılar...
Eğer sezaryen doğum yaptıysanız, bilin ki düşündüğünüzden çok daha güçlüsünüz. Kendinizle gurur duyun. Çünkü siz, sadece bir doğum değil, aynı zamanda bir mucizeyi göğüslediniz.

ZEKÂ TÜRLERİ


8 tane zekâ türü vardır. Bu zekâ türleri ; sözel zekâ, sayısal zekâ, görsel zekâ, müzik zekâsı, bedensel zekâ, sosyal zekâ, içsel zekâ ve doğal zekâdır. Her birinin ayrı bir özelliği vardır.

Sözel Zekâ;

Sözel zekâlı olan kişiler kelimeleri cümleleri çok etkili kullanırlar. Bir şeyi dinleyerek öğrenmeyi çok severler ve duygularıyla düşüncelerini sözlerle anlatmayı severler. Sözel zekâlı kişiler iyi yazar ve bir konuyu iyi anlatırlar. Kitap okumayı çok seveler. Genellikle kelimelerle düşünürler.

Sayısal Zekâ;

Sayısal zekâlı insanlar sebep sonuç ilişkisi kurarlar. Bir konu hakkında ‘neden’ kelimesini sürekli kullanırlar ve genellikle çok soru sorarlar. Kafalarını, olaylar arasında bağlantı kurmaya ve bir olaya yorarlar. Hesap yapmayı çok severler. Sayısal zekâya sahip insanların bilim adamı, matematikçi gibi meslekleri olma ihtimali çok yüksektir.

Görsel Zekâ;

Görsel zekâya sahip olan insanlar duyduklarını akılda tutmazlar aksine gördüklerini akıllarında tutarlar. Öğrenme tercihleri film veya slayt şeklindedir. Sürekli hayal kurarlar. Resimli kitaplara ve sanat eğitimlerine yatkındırlar. Görsel zekâlı insanlar renklere çok hassastır.

Müzik Zekâsı;

Ritim, nota , ses tonu, melodi gibi müziksel olaylara çok yatkındırlar. Müziksel olayları hemen fark ederler. Melodiler hemen akılda tutabilirler. Müzikle beraber çalıştıklarında daha verimli olurlar. Müziklere mırıldanarak veya ıslık çalarak tempo tutarlar.

Bedensel Zekâ;

Bir sorunu çözmek için veya yeni bir şey üretme için bedenlerini, ellerini ve parmaklarını kullanabilirler. Bedensel zekâya yatkın olan kişiler konuşurken, bir şeyi anlatırken beden dillerini çok kullanırlar. Bu beden dilleri, koşma, zıplama, mimik ve jestlerden ibarettir. Bedensel zekâlı olan bir insanın el becerisi iyidir. Tamir işlerini yapmayı severler. Başka bir insanın mimiklerini taklit edebilirler.

Sosyal Zekâ;

Sosyal zekâ, etrafındaki insanların duygularını, düşüncelerini, istek ve ihtiyaçlarını anlama gücüdür. Sosyal zekaya sahip olan insanların, bir insanı kolayca tanıma gücü vardır. Liderlik özelliğine sahiptir. Yüzleri çok iyi okuyabilirler. Sosyal zekâlı insanların analiz edebilme, yorumlama ve değerlendirme özellikleri yüksektir. Bir şeyi organize etmeyi, bir insana yardım etmeyi, bir konuda liderlik yapmayı çok severler.

İçsel Zekâ;

İçsel zekâ, insanın kendini tanıması, kendisiyle ilgilenmesi, güçlü veya zayıf taraflarını fark etmesidir. İçsel zekâ, kişinin kim olduğunu, ne yapmak istediğini bilme kapasitesidir. Birey düşünürken kendi duygularıyla ve istekleriyle bağdaştırırlar. Bağımsız olayı ve olayları net bir şekilde konuşmayı severler.

Doğal Zekâ;

Çevre, doğa olayları ve ekolojik faktörleri duyarlıdırlar. Düşünürken, doğa, hayvan ve bitki figürleri ile düşünürler. Hayvan beslemeyi, doğayı, toprağı çok severler.

LORD CURZON




"Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil! Bunu unutmayın!” dedi Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde.

İsmet Paşa “Hayır” dedi. “Yalnız Yunan’ı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuva-yı İnzibatiye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bunların hepsinin arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik!.."
Lozan kahramanlarına sevgi, rahmet ve minnetle...


DANSÖZ

 

KIVIRMAK ANCAK BU KADAR OLUR.

 

Amerika’da bir süpermarkette, müşteri sadece yarım kivi satın almak istiyor. Müşteri temsilcisi ise, bunun mümkün olmadığını söylüyor. Aralarında söz dalaşı çıkınca da müşteri temsilcisi koşa koşa yetkiliye çıkıyor:

“Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor!”  Bunu der-demez, şöyle bir arkasına dönünce bir de ne görsün; müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor…

Müşteri temsilcisi uyanık davranıp, hemen müşteriyi işaret ederek;

“Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim…” diyor.

Yetkili durumu hemen anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar.

Yetkili bir müddet sonra elemanı çağırtıyor:

“Tebrik ederim, çok zeki davrandın, vaziyeti iyi idare ettin. Nerelisin sen?

“Brezilyalıyım efendim…”

“Amerika’ya niye geldin?”

 “Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe ya da futbolcu olur.”

Yetkili şaşırmış;

“Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı! ”

“Yaaa öyle mi, yenge hangi takımda futbol oynuyor?”

(Alıntıdır.)

E-KİTAP NEDİR?

                                                                 


Elektronik kitap, E-kitap veya e-Kitap, bilgisayarların veya diğer elektronik cihazların düz panel ekranında okunabilen metinden oluşan dijital biçimde sunulan bir kitap yayınıdır.

Bazen "basılı bir kitabın elektronik versiyonu" olarak tanımlansa da, bazı e-kitapların basılı bir eşdeğeri yoktur. E-kitaplar, özel E-kitap okuyucu cihazlar, masaüstü, dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar da dahil olmak üzere kontrol edilebilir bir görüntü aygıtına sahip herhangi bir cihazda okunabilir.


E-KİTABIN AMACI VE FAYDASI

Taşınabilirlik, erişim kolaylığı, çevre dostu olma, depolama rahatlığı, kişiselleştirme imkanı gibi faydalar, e-kitap okumanın temel avantajları arasında bulunmaktadır. Bu avantajlar,