İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

ALBERT EİNSTEİN-MİLEVA MARİC



 

Albert Einstein ve Mileva Marić’in ilişkisi, bilim ve aşkın iç içe geçtiği karmaşık bir hikâyedir. Einstein, Marić’i Zürih Politeknik Enstitüsü’nde tanıdı ve kısa sürede birbirlerine derin bir bağ kurdular. Marić, dönemin nadir kadın fizikçilerinden biri olarak parlak bir zekâya sahipti ve bazı tarihçiler, Einstein’ın görelilik teorisine katkıda bulunmuş olabileceğini öne sürer.

İlişkileri başlangıçta tutkulu ve entelektüel bir ortaklık olarak başladı. Einstein, Marić’e yazdığı mektuplarda ona olan sevgisini ve bilimsel çalışmalarına duyduğu hayranlığı dile getiriyordu. Ancak ailesi bu ilişkiye sıcak bakmadı; özellikle Einstein’ın annesi, Marić’in yaşça büyük olması ve Sırp kökenli olması nedeniyle evliliğe karşı çıktı. 

Evlilikleri zamanla zorlaştı. Einstein’ın akademik yükselişiyle birlikte Marić’in bilimsel kariyeri gölgede kaldı. Çiftin evlilik öncesinde doğan ve az bilinen kızları Lieserl’in varlığı, yıllar sonra ortaya çıkan mektuplarla doğrulandı. Einstein’ın kariyerine odaklanması ve evlilikte yaşanan duygusal mesafeler, sonunda boşanmalarına yol açtı. 

SAVARONA

 




Savarona! Şımarıklık, diplomasi ve hüzünlü bir öykü...


Bugün yapılacak geçiş aslında Savarona’nın yeniden doğumunun ilanı olarak kabul edilmeli. Savarona, Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli değerlerinden birisidir. Yeniden maviliklerde boy göstermesi, Türk bayrağını dalgalandırması hepimiz için kazanç ve gurur vesilesidir.

Savarona’nın hikâyesi, şımarıklıkla başlar, sonra bizim sularımızda hüzünle devam eder...

Savarona tek bir yatın adı değildir aslında bu adla üç ayrı yat imal edildi.

İlk Savarona 1926’da, ikincisi 1928’de üçüncü ve mülkiyeti Türk devletine ait olan Savarona’ysa 1930 yılında sipariş edildi.

Her üç yatın da sahibi de dedesi Brooklyn Köprüsü’nü inşa eden, babası çelik tel şirketi sahibi olan Emily Roebling Cadwalader’dır.

ATATÜRK HAKKINDA (2)

  



"Mademki sen; TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCUSUNA KÂFİR DİYECEK KADAR CESURSUN, BEN DE SANA ŞEREFSİZ NAMUSSUZ VATANSIZ  AHLAKSIZ DİYECEK KADAR CESUR ve YÜREKLİYİM!"

"Atatürk'ün düşmanı, düşmanımdır."

Adı : Mareşal  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Görevi : İlk Cumhurbaşkanı 
Doğum yeri : Selanik
Yaşı : 57
Eğitim : Harp Akademisi
Savaş : 11
Madalya : 24
Nişan : 7
Yazdığı Kitap : 11
Okuduğu Kitap Sayısı: 4000
Açtığı Fabrika : 48
En Büyük Başarısı : Türk vatanını işgalden kurtarması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurması.

"Aynı takımı tutmadığım adamla anlaşırım."
"Aynı partiye oy vermediğim adamla anlaşırım."
"Aynı dini paylaşmadığım adamla anlaşırım."
"Aynı milletten olmadığım adamla da anlaşırım."
"Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyenle asla anlaşamam."
"Ben, Ülkemi, ilkelerimi, fikrî düşüncemi Anayasanın ilk 4 maddesi gibi korur kollar ve asla taviz vermem."
"Çünkü ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuğuyum."
"Ben, Atatürkçüyüm."
"Ben, Cumhuriyetçiyim."
"Ben, laikim."
"Ben, antiemperyalistim."
"Ben, tam bağımsız Türkiye'den yanayım."
"Ben, 'Türk  Milletindenim' diyenlerdenim."
"Ben, Türk Milletine tuzak kuran hainlerin düşmanıyım."
"Ben, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım."
"Ben, Allah ile aldatan namussuzların düşmanıyım."
"Dindarım diye geçinip gece gündüz Atatürk'e küfür edenlerin düşmanıyım."

Atatürk;  Diyaneti kuran, Kuran-ı kendi parasıyla tefsir ettiren, Kuran meali ve İlmihali yaptıran, İmam Hatipleri açan, Ayasofya'yı müze değil de Cami olarak kayıt yaptırandır..
"Ben, 'susan dilsiz şeytandır' sözünün takipçisiyim."

"Ne kökümü yok sayarım, ne dalımdan koparım."

NE MUTLU TÜRK VATANININ KURTARICISI, TÜRK DEVLETİNİN KURUCUSU, TÜRK MİLLETİNİN ULU ÖNDERİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN AYDINLIK YOLUNDA OLANLARA. 
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.

(Alıntıdır.)

MERAL-YAMAN OKAY




Meral Okay ve Yaman Okay’ın aşkı, Türk tiyatro ve sinema dünyasının en dokunaklı hikâyelerinden biri olarak hatırlanır. 1984 yılında evlenen çift, birbirlerine derin bir sevgi ve saygıyla bağlıydı. Yaman Okay’ın 1993’te pankreas kanserinden hayatını kaybetmesi, Meral Okay’ın yaşamında büyük bir kırılma noktası oldu.

Aşkın Derinliği ve Meral Okay’ın Anlatımı:
Meral Okay, eşinin kaybından sonra yazdığı satırlarda, onunla yaşadığı aşkı şu sözlerle anlatıyordu: 
 
"Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ‘biz’ olabilme halidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz."  
Bu sözler, onların ilişkisinin sadece romantik değil, aynı zamanda derin bir paylaşım ve bağlılık içerdiğini gösteriyor.

BONNİE PARKER-CLYDE BARROW

 




Bonnie Parker ve Clyde Barrow, 1930'lu yıllarda Amerika'da banka ve dükkânları soyan ünlü kanun kaçaklarıydı. Ancak onları sıradan suçlulardan ayıran şey, birbirlerine duydukları büyük aşk ve halkın gözünde kazandıkları romantik, asi imajdı.

Bonnie ve Clyde, kapitalizme karşı bir tür modern Robin Hood figürü olarak görüldü. Soydukları yerlere çiçek bırakmaları, onların sadece suçlular değil, aynı zamanda tutkulu ve dramatik bir çift olarak anılmalarına neden oldu. Bonnie, Clyde ile tanışmadan önce kısa süren bir evlilik yaşamıştı, ancak Clyde ile olan ilişkisi, onun hayatının en büyük tutkusu haline geldi. Birlikte kaçak hayatı yaşarken, Bonnie'nin Clyde'a olan bağlılığı hiç sarsılmadı.

İkilinin hikâyesi, yıllar içinde filmlere, şarkılara ve kitaplara konu oldu. Özellikle aşkları, birçok sanat eserinde efsanevi bir romantizm olarak işlendi. Ancak bu romantik imajın ardında, acımasız bir suç geçmişi ve trajik bir son vardı. 23 Mayıs 1934'te Louisiana'da polis tarafından pusuya düşürülerek öldürüldüler. Ölüm anları bile sinemada farklı şekillerde anlatıldı, bazı versiyonlarda arabada vuruldukları, bazılarında ise Clyde'ın kaçmaya çalışırken öldürüldüğü gösterildi.