İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

SOĞAN

 

🧅
Neden Soğan Doğrayınca Gözlerimiz Yaşarır?
Soğanı kestiğimizde hücreleri parçalanır ve kükürt bileşikleri açığa çıkar. Bu bileşikler, alinaz adlı enzimle reaksiyona girerek tiyopropanal sülfoksit adlı bir gaz üretir.

👁
Gözlerle Temas Anı:

Bu gaz gözlerimizin nemiyle temas ettiğinde, çok düşük miktarda sülfürik asit oluşur. Bu asit, gözdeki sinir uçlarını tahriş eder.

💧
Doğal Savunma Mekanizması:

Gözlerimiz bu tahrişi algıladığında, gözyaşı bezleri daha fazla yaş üreterek irritanı seyreltir ve uzaklaştırır. Böylece gözlerimiz, zararlı olabilecek maddelere karşı kendini korumuş olur.

GEZİLER

 

ŞEKER

 Sadece 9 Gün fazla şekerden uzak durmak

karaciğer yağını önemli ölçüde azaltabilir!

Bilim insanları, ek şeker tüketimini keskin şekilde azaltmanın –üstelik sadece 9 gün gibi kısa bir sürede– çocuklarda karaciğer yağında belirgin düşüşe ve insülin duyarlılığında iyileşmeye yol açtığını keşfetti.
En dikkat çekici nokta ise, katılımcıların toplam kalori alımı değişmedi. Araştırmacılar, şekerli yiyecek ve içecekleri; makarna gibi nişastalı gıdalarla değiştirdi. Tek büyük fark, özellikle gazlı içecekler, meyve suları ve işlenmiş gıdalarda bulunan fruktoz başta olmak üzere ek şekeri azaltmaktı.

Sadece 9 gün sonunda:

• Karaciğer yağı ortalama %22 azalmış.
• Trigliserit, açlık insülini ve kan şekeri gibi değerlerde iyileşme görülmüş.
Bu sonuçlar, ek şekerin –yalnızca fazla kalori alımının değil– doğrudan metabolik hastalıkları tetikleyebildiğini gösteriyormuş.

Fruktoz neden önemli?

Fruktoz, glikozdan farklı şekilde metabolize edilir. Fazla tüketildiğinde karaciğer tarafından hızla yağa dönüştürülür. Zamanla bu birikim, yağlı karaciğer hastalığı, insülin direnci ve tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklara yol açabilir.

Araştırmanın mesajı:

Bu çalışma çocuklar üzerinde yapılmış olsa da sonuçlar herkes için geçerli: Ek şekeri kısa süreli bile kesseniz, metabolik sağlığınız hızla iyileşebilir. Şekerli içeceklerden, tatlılardan ve ultra işlenmiş atıştırmalıklardan uzak durmak, vücudunuzun özellikle karaciğerden başlayarak kendini toparlamasına yardımcı olabilir.

Kaynak:
Schwarz, Jean-Marc, vd. “Isocaloric Fructose Restriction and Metabolic Improvement in Children With Obesity and Metabolic Syndrome.” Obesity, 2016.

İŞİMİZ YAŞ

 



İhtiyarlık kaç yaşında başlar?

Kristof Kolomb Amerika'yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı...

Pasteur kuduz asısını bulduğunda 60 yaşındaydı...

Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'ni bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camii'ni tamamladığında ise 86 olmuştu...

Galileo, Ay'ın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı...

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hâlâ işinin başındaydı...

Goethe, en büyük eseri Faust'u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti. 83'dü...


Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.

İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.

Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.

Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesi, hedeflerinin olmamasıdır. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların, ideallerin teslim edilmesi adeta ruhu buruşturur.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar.

İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.

Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.

Tabiri caiz ise yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ancak görüş alanınız genişler.

Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.

William Gladstone

EBEVEYN



"Misafirliğe gelen 3 yaşında çocuk elindeki telefonu fırlattı ve televizyonumuz kırıldı.

Babası özür dilemek şöyle dursun, bu kırdığı 4. telefon, iki de televizyon diye pişkin pişkin güldü."

"6 yaşındaki çocuk pazar tezgâhındaki dolmalık biberleri parmağıyla tek tek deldi, pazarcı ardından ürünleri tek tek ayıklayıp kaldırmak zorunda kaldı ve annesi bir kere bile yapma demedi."

"Evimize gelip tuvalete çocuğunun peşinden "özgüveni kırılır" diye gitmeyen anne sayesinde, çocuğun batırdığı tüm banyoyu ben temizledim."

"Elinde kıyır-kıyır elmalı kurabiyeyle evin içinde dolaşan çocuk için "örtü sereyim de öyle yesin" dedim. Annesi "Oturup yemez ki!" diyerek omuz silkti."

"Komşu çocukları bahçe aydınlatmalarını kırıyor. Söyleyince, "Çocuğumdan daha kıymetli değil" yanıtını alıyorsun."

Camilerde çocuklar alışsın diye teravih namazına götürülüyor, ama namaz boyu cami ‘YouTube Keşfet’ine dönüyor.

Bu çocuk camiye mi alışıyor gerçekten?

Böyle yapınca sevap kazandığını mı zannediyor bu insanlar?

Sorun çocuklarda değil. Sorun, kitap okumayan, pedagojiden bihaber ama Instagram'da izlediği iki videoyla kendini "çocuk ruhundan anlayan ebeveyn" ilan eden yetişkinlerde.

Neymiş efendim, çocuk özgürmüş, keşfederken engellenmezmiş, hayır denmezmiş, yoksa özgüveni kırılırmış.

Peki hangi psikoloji, hangi din, hangi kültür, hangi örf bu vurdumduymazlığı meşrulaştırıyor?

Yeni bir akım icat ettiler: "sorunlu davranışları özgürlük sanan bir ebeveynlik"

Disipline "travma", sınır koymaya "baskı" adını verdiler bir de...

Çocuk merkezli olmak; her şeyi çocuğa bırakmak değil, onun iyiliği için sağlıklı sınırlar çizebilmektir.

Özgürlük; başkasının hakkını çiğnemek değil, saygı duyarak var olabilmektir.

Ebeveynlik; sadece sevmek değil, yön gösterebilmek ve sorumluluk vermektir.

Çocuklarımızı özgürleştiriyoruz sanırken, aslında onları ölçüsüzlüğe teslim ediyoruz.

Topluma, hayata, başkasının varlığına karşı duyarsız bireyler yetiştiriyoruz.

Ama unutmayın, çocuklar her zaman öğrenir.

Ya sorumluluğu ya sorumsuzluğu...

Ve çoğu zaman derslerini öğretmenlerinden değil, ebeveynlerinden alırlar.

O yüzden mesele çocuk değil.

Mesele aynaya bakmayı reddeden yetişkinlik.

“Yeteeer!” diye bağırmak gelmiyor mu içinizden…


(Alıntı)