İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

ATATÜRK HAKKINDA (1)



Atamızın boyu 1.74, kilosu ise 75 civarıydı.

42 numara ayakkabı giyiyordu. Ayakkabıları genelde siyah rugandı. Atatürk’ün de T.C. kimlik numarası: 10000000146. Aslında bu, birinci sıradaki T.C. kimlik numarası. Sondaki 46, güvenlik amacıyla, sistem tarafından otomatik konulmuş. Atartürk’ün en sevdiği yemek, etsiz kuru fasulye ile pilavdı.

Kahveyi de çok seviyordu. Günde 10-15 fincan Türk kahvesi içiyordu. Atatürk’ün tüm gömlekleri beyazdı. Takım elbiselerinin modelini kendisi çiziyordu.

Lacivert rengi sevmezdi. Bu nedenle gardrobunda laciverte yer yoktu. Atatürk'ün 'Foks' adında bir köpeği vardı. Atamız Foks’u Yalova kaplıcalarına gittiği bir gün, seyyar bir fotoğrafçıdan 50 liraya satın almış. Foks öldükten sonra doldurulup mumyalanmış. Halen de "Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'nde sergileniyor.

Atatürk spor yapmayı çok severdi. Düzenli ata binerdi, yüzerdi ve bilardo oynardı.

Atatürk, çok kitap okuyan biriydi. Binlerce kitabı vardı. Ancak en sevdiği kitap, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu adlı romanıydı. Öyle ki, kitabı sürekli yanında taşırdı ve zaman zaman rastgele bir sayfa açıp okurdu.

Atamız 44 sayfalık bir geometri kitabı yazdı. Bugün kullandığımız üçgen, dörtgen, çap, artı, eksi, bölü, oran gibi Türkçe kelimeleri Atatürk buldu. Atatürk’ün bu kitap dışında 13 kitabı daha var.

Mustafa Kemal; Medeni Bilgiler, Karlsbad Hatıraları, Bölüğün Muharebe Eğitimi gibi hem askeri hem de toplumsal konularda kitaplar yazdı. Atatürk isminde bir çiçek vardır.

Rivayete göre, Atamız bu çiçeği çok seviyor diye bu ismi koymuşlar. Bir başka iddiaya göre ise Meksika kökenli çiçeği Türkiye’de yetiştiren bitki bilimciler çiçeğe Atatürk ismini verdi.

Mustafa Kemal Atatürk, son söz olarak, “Aleykümeselam” dedi. Anlatılanlara göre, Atatürk, hasta yatağında doktoruna dikkatle baktı ve “Aleykümeselam” dedi.

Ardından girdiği komada 30 saat kaldı. 10 Kasım 1938 günü ise hayatını kaybetti. Atamızı sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz.


E-KİTAP NEDİR?

                                                                


Elektronik kitap, E-kitap veya e-Kitap, bilgisayarların veya diğer elektronik cihazların düz panel ekranında okunabilen metinden oluşan dijital biçimde sunulan bir kitap yayınıdır. 

Bazen "basılı bir kitabın elektronik versiyonu" olarak tanımlansa da, bazı e-kitapların basılı bir eşdeğeri yoktur. E-kitaplar, özel E-kitap okuyucu cihazlar, masaüstü, dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar da dahil olmak üzere kontrol edilebilir bir görüntü aygıtına sahip herhangi bir cihazda okunabilir.


E-KİTABIN AMACI VE FAYDASI

ALBERT EİNSTEİN-MİLEVA MARİC



 

Albert Einstein ve Mileva Marić’in ilişkisi, bilim ve aşkın iç içe geçtiği karmaşık bir hikâyedir. Einstein, Marić’i Zürih Politeknik Enstitüsü’nde tanıdı ve kısa sürede birbirlerine derin bir bağ kurdular. Marić, dönemin nadir kadın fizikçilerinden biri olarak parlak bir zekâya sahipti ve bazı tarihçiler, Einstein’ın görelilik teorisine katkıda bulunmuş olabileceğini öne sürer.

İlişkileri başlangıçta tutkulu ve entelektüel bir ortaklık olarak başladı. Einstein, Marić’e yazdığı mektuplarda ona olan sevgisini ve bilimsel çalışmalarına duyduğu hayranlığı dile getiriyordu. Ancak ailesi bu ilişkiye sıcak bakmadı; özellikle Einstein’ın annesi, Marić’in yaşça büyük olması ve Sırp kökenli olması nedeniyle evliliğe karşı çıktı. 

Evlilikleri zamanla zorlaştı. Einstein’ın akademik yükselişiyle birlikte Marić’in bilimsel kariyeri gölgede kaldı. Çiftin evlilik öncesinde doğan ve az bilinen kızları Lieserl’in varlığı, yıllar sonra ortaya çıkan mektuplarla doğrulandı. Einstein’ın kariyerine odaklanması ve evlilikte yaşanan duygusal mesafeler, sonunda boşanmalarına yol açtı. 

SAVARONA

 

Savarona! Şımarıklık, diplomasi ve hüzünlü bir öykü...


Bugün yapılacak geçiş aslında Savarona’nın yeniden doğumunun ilanı olarak kabul edilmeli. Savarona, Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli değerlerinden birisidir. Yeniden maviliklerde boy göstermesi, Türk bayrağını dalgalandırması hepimiz için kazanç ve gurur vesilesidir.

Savarona’nın hikâyesi, şımarıklıkla başlar, sonra bizim sularımızda hüzünle devam eder...

Savarona tek bir yatın adı değildir aslında bu adla üç ayrı yat imal edildi.

İlk Savarona 1926’da, ikincisi 1928’de üçüncü ve mülkiyeti Türk devletine ait olan Savarona’ysa 1930 yılında sipariş edildi.

Her üç yatın da sahibi de dedesi Brooklyn Köprüsü’nü inşa eden, babası çelik tel şirketi sahibi olan Emily Roebling Cadwalader’dır.

ATATÜRK HAKKINDA (2)

  



"Mademki sen; TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCUSUNA KÂFİR DİYECEK KADAR CESURSUN, BEN DE SANA ŞEREFSİZ NAMUSSUZ VATANSIZ  AHLAKSIZ DİYECEK KADAR CESUR ve YÜREKLİYİM!"

"Atatürk'ün düşmanı, düşmanımdır."

Adı : Mareşal  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Görevi : İlk Cumhurbaşkanı 
Doğum yeri : Selanik
Yaşı : 57
Eğitim : Harp Akademisi
Savaş : 11
Madalya : 24
Nişan : 7
Yazdığı Kitap : 11
Okuduğu Kitap Sayısı: 4000
Açtığı Fabrika : 48
En Büyük Başarısı : Türk vatanını işgalden kurtarması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurması.

"Aynı takımı tutmadığım adamla anlaşırım."
"Aynı partiye oy vermediğim adamla anlaşırım."
"Aynı dini paylaşmadığım adamla anlaşırım."
"Aynı milletten olmadığım adamla da anlaşırım."
"Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyenle asla anlaşamam."
"Ben, Ülkemi, ilkelerimi, fikrî düşüncemi Anayasanın ilk 4 maddesi gibi korur kollar ve asla taviz vermem."
"Çünkü ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuğuyum."
"Ben, Atatürkçüyüm."
"Ben, Cumhuriyetçiyim."
"Ben, laikim."
"Ben, antiemperyalistim."
"Ben, tam bağımsız Türkiye'den yanayım."
"Ben, 'Türk  Milletindenim' diyenlerdenim."
"Ben, Türk Milletine tuzak kuran hainlerin düşmanıyım."
"Ben, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım."
"Ben, Allah ile aldatan namussuzların düşmanıyım."
"Dindarım diye geçinip gece gündüz Atatürk'e küfür edenlerin düşmanıyım."

Atatürk;  Diyaneti kuran, Kuran-ı kendi parasıyla tefsir ettiren, Kuran meali ve İlmihali yaptıran, İmam Hatipleri açan, Ayasofya'yı müze değil de Cami olarak kayıt yaptırandır..
"Ben, 'susan dilsiz şeytandır' sözünün takipçisiyim."

"Ne kökümü yok sayarım, ne dalımdan koparım."

NE MUTLU TÜRK VATANININ KURTARICISI, TÜRK DEVLETİNİN KURUCUSU, TÜRK MİLLETİNİN ULU ÖNDERİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN AYDINLIK YOLUNDA OLANLARA. 
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.

(Alıntıdır.)

MERAL-YAMAN OKAY




Meral Okay ve Yaman Okay’ın aşkı, Türk tiyatro ve sinema dünyasının en dokunaklı hikâyelerinden biri olarak hatırlanır. 1984 yılında evlenen çift, birbirlerine derin bir sevgi ve saygıyla bağlıydı. Yaman Okay’ın 1993’te pankreas kanserinden hayatını kaybetmesi, Meral Okay’ın yaşamında büyük bir kırılma noktası oldu.

Aşkın Derinliği ve Meral Okay’ın Anlatımı:
Meral Okay, eşinin kaybından sonra yazdığı satırlarda, onunla yaşadığı aşkı şu sözlerle anlatıyordu: 
 
"Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ‘biz’ olabilme halidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz."  
Bu sözler, onların ilişkisinin sadece romantik değil, aynı zamanda derin bir paylaşım ve bağlılık içerdiğini gösteriyor.

BONNİE PARKER-CLYDE BARROW

 




Bonnie Parker ve Clyde Barrow, 1930'lu yıllarda Amerika'da banka ve dükkânları soyan ünlü kanun kaçaklarıydı. Ancak onları sıradan suçlulardan ayıran şey, birbirlerine duydukları büyük aşk ve halkın gözünde kazandıkları romantik, asi imajdı.

Bonnie ve Clyde, kapitalizme karşı bir tür modern Robin Hood figürü olarak görüldü. Soydukları yerlere çiçek bırakmaları, onların sadece suçlular değil, aynı zamanda tutkulu ve dramatik bir çift olarak anılmalarına neden oldu. Bonnie, Clyde ile tanışmadan önce kısa süren bir evlilik yaşamıştı, ancak Clyde ile olan ilişkisi, onun hayatının en büyük tutkusu haline geldi. Birlikte kaçak hayatı yaşarken, Bonnie'nin Clyde'a olan bağlılığı hiç sarsılmadı.

İkilinin hikâyesi, yıllar içinde filmlere, şarkılara ve kitaplara konu oldu. Özellikle aşkları, birçok sanat eserinde efsanevi bir romantizm olarak işlendi. Ancak bu romantik imajın ardında, acımasız bir suç geçmişi ve trajik bir son vardı. 23 Mayıs 1934'te Louisiana'da polis tarafından pusuya düşürülerek öldürüldüler. Ölüm anları bile sinemada farklı şekillerde anlatıldı, bazı versiyonlarda arabada vuruldukları, bazılarında ise Clyde'ın kaçmaya çalışırken öldürüldüğü gösterildi.

ZSA ZSA GABOR-BURHAN ASAF BELGE

 



Zsa Zsa Gabor, 6 Şubat 1917’de Budapeşte, Macaristan’da doğdu ve 18 Aralık 2016’da Los Angeles’ta hayatını kaybetti. Macar asıllı Amerikalı oyuncu ve televizyon yıldızı olarak tanınan Gabor, yalnızca oyunculuğuyla değil, aynı zamanda göz alıcı kişiliği, abartılı Hollywood yaşam tarzı ve çok sayıda evliliğiyle de dikkat çekti.

1936 yılında Macaristan Güzeli seçildikten sonra oyunculuk kariyerine adım attı ve Hollywood’a taşındı. Kariyeri boyunca birçok filmde rol aldı, bunlar arasında Moulin Rouge*(1952), Lili (1953) ve Death of a Scoundrel (1956) gibi yapımlar bulunur. 1958’de Altın Küre Ödülü kazandı ve Hollywood Ünlüler Kaldırımı’nda bir yıldız sahibi oldu.

JANE BİRKİN-SERGE GAİNSBOURG

 



Jane Birkin ve Serge Gainsbourg’un aşkı, bohem ve tutkulu bir ilişki olarak hafızalara kazındı. 1968’de Slogan filminin setinde tanıştılar ve kısa sürede birbirlerine çekildiler. Gainsbourg, Brigitte Bardot ile yaşadığı fırtınalı ilişkiden yeni çıkmıştı, Birkin ise ilk evliliğini sonlandırmıştı.

Bu aşk, sadece romantik bir bağ değil, aynı zamanda sanatsal bir ortaklık olarak da şekillendi. Gainsbourg’un “Je t’aime… moi non plus” şarkısı, Birkin’in vokalleriyle büyük ses getirdi ve erotik içeriği nedeniyle birçok ülkede yasaklandı. Çift, müzik ve sinema dünyasında birlikte çalışarak Fransız kültürünün ikonik figürleri haline geldi.

NİCK CAVE-PJ HARVEY

 




Nick Cave ve PJ Harvey'nin kısa ama yoğun ilişkisi, "Henry Lee" şarkısının kaydı sırasında başladı. Bu şarkı, Cave'in 1996 tarihli Murder Ballads albümünde yer alan ve geleneksel bir halk şarkısı olan Young Hunting'in yeniden yorumu. 

Cave ve Harvey, şarkının klibini çekerken birbirlerine olan ilgilerini keşfettiler ve bu, yaklaşık dört ay süren tutkulu bir ilişkiye dönüştü. Ancak bu aşk, uzun soluklu olmadı. Cave, yıllar sonra verdiği bir röportajda, Harvey ile olan ilişkisinin kendisini derinden etkilediğini ve ayrılığın zor olduğunu dile getirmişti. 

Bu şarkının sözleri ve klibi, aşkın hem çekiciliğini hem de yıkıcılığını yansıtan bir atmosfer yaratıyor. Harvey'nin vokalleri ve Cave'in karanlık anlatımı, şarkıya dramatik bir derinlik katıyor.

Bu ilişki, Cave'in sonraki müzikal ve lirik çalışmalarında da izler bıraktı. Harvey'nin etkisi, Cave'in daha içsel ve duygusal şarkılar yazmasına katkıda bulunmuş olabilir. Bu tür ilişkiler, sanatçılar için hem ilham kaynağı hem de yaratıcı bir dönüşüm süreci olabilir.

MARİLYN MONROE-ARTHUR MİLLER

 



Humphrey Bogart ve Lauren Bacall'ın aşkı, Hollywood'un en ikonik ve tutkulu ilişkilerinden biri olarak kabul edilir. 1943 yılında "To Have and Have Not" filminin çekimleri sırasında tanıştılar. Bacall henüz 19 yaşındaydı, Bogart ise 44 yaşında ve evliydi. Ancak aralarındaki çekim güçlüydü ve kısa sürede gizli bir ilişki yaşamaya başladılar.

Bogart, o dönemde aktris Mayo Methot ile evliydi ve evliliği oldukça çalkantılıydı. Bacall ile ilişkisi derinleştikçe, Bogart boşanma sürecine girdi ve 1945 yılında Bacall ile evlendi.

Çift, Hollywood'un altın çağında birlikte dört filmde rol aldı: To Have and Have Not (1944), The Big Sleep (1946), Dark Passage (1947) ve Key Largo (1948). Bacall, Bogart'a "Baby" lakabını takmıştı, Bogart ise ona "Steve" diye hitap ediyordu.