İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

FERHAT-ŞİRİN

 





Ferhat ile Şirin, klasik Türk ve İran edebiyatında işlenen efsanevi bir aşk hikâyesidir. Hikaye, Sasani Hanedanı'ndan II. Hüsrev ile Azerbaycan'da Berde kentinin hükümdarı Şirin arasındaki aşkı anlatan Hüsrev ile Şirin öyküsüne dayanır. 

Ancak, Türk edebiyatında Ali Şir Nevai, Hüsrev yerine soyut bir aşk kahramanı olan Ferhat'ı merkeze alarak öyküyü farklı bir içerikle Ferhad-u Şirin adıyla kaleme almıştır. Hikaye, zamanla halk edebiyatına da geçmiş ve Anadolu'da farklı varyantları ortaya çıkmıştır. Ferhat, sabır ve tahammülün, Şirin ise güzelliğin sembolü olarak kabul edilmiştir.

Efsaneye göre Ferhat, nakkaş ustasıdır ve Sultan Mehmene Banu’nun sarayını süslemek için görevlendirilir. Burada Şirin’e aşık olur. Ancak Sultan Mehmene Banu, Ferhat’ın bu sevdadan vazgeçmesi için ona Elma Dağı’nı delerek su getirme şartı koşar. Ferhat, büyük bir azimle dağı delmeye başlar. Ancak Sultan, Ferhat’a Şirin’in öldüğü haberini gönderir. Bu haber üzerine Ferhat, büyük bir üzüntüyle hayatını kaybeder. Şirin de Ferhat’ın ölümünü öğrenince kendini kayalıklardan aşağıya atarak can verir.

Bu destansı aşk hikayesi, sabır, fedakârlık ve imkânsız aşkın sembolü olarak edebiyat ve halk kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. 








EROS-PSYCHE

 




Eros ve Psyche mitolojisi, antik Yunan ve Roma kültürlerinde aşkın ve ruhsal dönüşümün en büyüleyici hikâyelerinden biridir.

Psyche, güzelliğiyle ün salmış bir ölümlü kadındır. Öyle ki, insanların ona duyduğu hayranlık, aşk tanrıçası Afrodit'i kıskandırır. Afrodit, Psyche'yi cezalandırmak için oğlu Eros'u görevlendirir ve ona, Psyche'yi derin bir tutkuya düşürmesi talimatını verir. Fakat Eros, oklarını Psyche'ye yöneltmek yerine ona aşık olur. 

Ancak aşkları kolay olmaz; Psyche, Eros’un kim olduğunu bilmeden onunla yaşamaya başlar. Merakına yenik düşüp Eros'un kimliğini keşfettiğinde, Eros ondan uzaklaşır. Psyche, sevgilisini geri kazanmak için Afrodit’in zorlu ve tehlikeli görevlerini yerine getirmek zorunda kalır. Nihayetinde, Psyche’nin kararlılığı ve sevgisi ona ilahi bir ödül kazandırır: Tanrılar onu ölümsüz yapar ve Eros ile sonsuza dek mutlu olur.

Bu mit, aşkın sınavlarını, ruhun gelişimini ve insanın içsel dönüşümünü temsil eden güçlü bir alegoridir. Antik çağlardan günümüze kadar sanat ve edebiyat dünyasında etkisini sürdürmüştür.

ENDYMION-SELENE





Endymion ve Selene, Yunan mitolojisindeki en bilinen aşk hikayelerinden birine sahip bir çifttir. 

Selene:

  • Kimliği: Yunan mitolojisinde Ay tanrıçasıdır. Titan Hyperion ve Theia'nın kızı, Güneş tanrısı Helios ve Şafak tanrıçası Eos'un kız kardeşidir.
  • Nitelikleri: Genellikle gece gökyüzünde, iki veya daha fazla atın çektiği bir ay arabasıyla seyahat ederken tasvir edilir. Başında hilal şeklinde bir ay veya ay diskine sahiptir.
  • Güçleri: Ay'ın evrelerini kontrol etme, geceyi aydınlatma, uyku ve rüyaları etkileme gücüne sahiptir. Ay'ın döngüleri, eski çağlarda tarımsal uygulamaları ve dini festivalleri yönlendirmede önemliydi.
  • Aşk Hayatı: Endymion ile olan aşkı en bilinen hikayesidir, ancak Zeus ve Pan gibi başka sevgilileri de olmuştur.

Endymion:

  • Kimliği: Bir ölümlüdür. Hikayelere göre bir çoban, avcı veya kral olabilir. Olağanüstü güzelliğiyle bilinir.
  • Mitolojideki Rolü: Selene'nin ona olan derin aşkıyla tanınır.
  • Ebedi Uyku: En bilinen özelliği, ebedi bir uykuda olmasıdır. Bu uykunun nedenleri hakkında farklı versiyonlar vardır:
    • Selene'nin Dileği: Selene, Endymion'un güzelliğini sonsuza dek korumak ve yaşlanıp ölmemesi için Zeus'tan onu ebedi bir uykuya yatırmasını istemiştir. Böylece Selene her gece onu ziyaret edebilir.
    • Zeus'un Cezası/Dileği: Endymion'un Hera'ya ilgi duyması nedeniyle Zeus tarafından cezalandırıldığı veya Endymion'un kendisinin ölümsüzlük ve gençliği ebedi uykuda kalmayı seçtiği söylenir.
  • Çocukları: Selene'nin Endymion'dan elli kızı olduğu rivayet edilir. Bu kızlar, Olimpiyat Oyunları arasındaki elli ay döngüsünü temsil eder.
  • Sembolizmi: Endymion, güzelliği, ebedi uykuyla olan bağlantısı ve ay ile olan ilişkisiyle sembolize edilir. Hikayesi, ilahi aşkın ölümlü sınırları aşmasını ve ebedi gençlik arayışını temsil eder.

Hikayenin Genel Temaları:

  • İlahi Aşk ve Ölümlülük: Bir tanrıça (Selene) ile bir ölümlü (Endymion) arasındaki aşkın imkansızlığı ve bu aşkın üstesinden gelme çabası.
  • Ebedi Güzellik ve Gençlik: Yaşlanma ve ölümün kaçınılmazlığına karşı koyma arzusu.
  • Aşkın Fedakarlığı: Selene'nin Endymion'u yanından ayırmamak için onu ebedi uykuya mahkum etmesi.

Endymion ve Selene'nin hikayesi, antik çağlardan bu yana birçok sanat eserine, edebiyat ve şiir eserine ilham kaynağı olmuştur.

EDWARD VIII-WALLIS SİÖPSON




VIII. Edward ve Wallis Simpson, İngiliz tarihinin en sıra dışı çiftlerinden biridir. VIII. Edward, 1936 yılında İngiltere Kralı olarak tahta çıktı, ancak aynı yıl içinde Wallis Simpson ile evlenebilmek için tahtı bıraktı. Wallis Simpson, Amerikalı bir sosyete kadınıydı ve daha önce iki kez evlenmişti. İngiliz hükümeti ve kilise, boşanmış bir kadınla evlenmesini uygun görmediği için Edward, tahttan çekilme kararı aldı.

Edward’ın tahttan çekilmesinin ardından kardeşi VI. George kral oldu. Edward ise Windsor Dükü unvanını aldı ve Wallis Simpson ile 1937 yılında Fransa’da evlendi. Çift, hayatlarının geri kalanını Avrupa ve ABD arasında seyahat ederek geçirdi. Ancak, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilere sempati duydukları yönünde iddialar ortaya atıldı.

Wallis Simpson, 1896 yılında ABD’de doğdu ve 1986 yılında Paris’te hayatını kaybetti. Edward ise 1972 yılında öldü. Çift, İngiliz kraliyet ailesi tarafından dışlanmış olsa da, aşkları tarih boyunca büyük ilgi gördü. 

Bu hikâye, İngiliz monarşisinin en büyük skandallarından biri olarak kabul edilir. 


CZAR NICHOLAS II-ALEXANDRA FEDEROVNA



Çar II. Nikolay ve eşi İmparatoriçe Alexandra Feodorovna, Rusya'nın son hükümdarlarıydı. II. Nikolay, 1 Kasım 1894 - 15 Mart 1917 tarihleri arasında Rusya'yı yönetti. Alexandra Feodorovna ise Almanya doğumlu olup, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın torunuydu ve Nikolay ile evlenerek Rusya'nın çariçesi oldu.

II. Nikolay, otokratik yönetim anlayışını sürdürdü ancak ülke içindeki sosyal ve politik değişimlere ayak uydurmakta zorlandı. Yönetimi sırasında 1905 Rus Devrimi, Kanlı Pazar Olayı ve Rus-Japon Savaşı gibi büyük krizler yaşandı. Ayrıca, mistik Grigori Rasputin'in saraydaki etkisi, aristokrasi içinde büyük rahatsızlık yaratmıştı.

1917'de gerçekleşen Şubat Devrimi ile tahttan indirilen Nikolay ve ailesi, Bolşevikler tarafından sürgüne gönderildi. 17 Temmuz 1918'de ise Yekaterinburg'da Bolşevik askerler tarafından idam edildiler. Bu olay, Romanov Hanedanı'nın sonu anlamına geliyordu.

Alexandra Feodorovna, özellikle Rasputin'e olan güveni nedeniyle halk arasında eleştirilmişti. Oğlu Aleksey'in hemofili hastalığı nedeniyle Rasputin'in şifacı olduğuna inanıyordu. Ancak bu durum, halkın ve aristokrasinin çariçeye olan güvenini sarsmıştı.

Bu trajik hikâye, Rusya'nın monarşiden Sovyetler Birliği'ne geçiş sürecinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.