Arkeolog Klaus Schmidt, insanlık tarihinin yeniden yazılacağı Göbeklitepe’ye son kez bakarken.
Mısır piramitlerinden tam 7 bin yıl, İngiltere’deki Stonehenge’den ise 6 bin yıl daha eski bir yapı var Anadolu’da. Adı Göbeklitepe. Şanlıurfa’nın kıraç topraklarında, sıradan bir tepenin altında saklanmış bu yerleşim insanlık tarihini baştan aşağı değiştirdi Aslında burası ilk kez 1963’te fark edilmişti. Chicago Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’nden gelen araştırmacılar, bölgede taş aletler bulmuştu. Taşları inceleyince bunların Taş Devri’ne, yani 11 bin yıl öncesine ait olduğunu anladılar. Ama gözden kaçırdıkları çok önemli bir şey vardı: Burası sadece birkaç taşın olduğu sıradan bir alan değil, kocaman bir yerleşimdi. Onlar “burada göçebe kabileler yaşadı, büyük bir yerleşim kurmaları mümkün değil” diye düşünmüştü. Ama yanıldılar.
Çünkü Göbeklitepe, insanın tarım yapmaya başlamasından çok önce inşa edilmişti. Yani henüz buğdayı bile ekmeyi öğrenmemiş insan, devasa taş sütunlarla tapınaklar yapıyordu.
Bugüne kadar hep şunu öğrenmiştik:
“İnsan önce tarımı öğrendi, yerleşti, köyler kurdu. Sonra din ve tapınak ortaya çıktı.”
Ama Göbeklitepe bu ezberi bozdu. Burada görüyoruz ki önce inanç geldi, sonra yerleşik hayat başladı. Yani insanı yerleşik hayata geçiren sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda inanç ve paylaşım ihtiyacıydı.
Bugün Göbeklitepe’nin taşlarına baktığımızda sadece eski bir tapınak görmüyoruz. Aynı zamanda insanın hayal gücünü, birlikte iş yapma gücünü, inancını görüyoruz.
11 bin yıl önce insanlar gökyüzüne bakıyor, hayvanları gözlemliyor, sembollerle anlatıyor ve “Burası kutsal” diyerek dev taşları yan yana diziyordu. O günlerden bugünlere bu kutsallık hiç kaybolmadı.
Göbeklitepe bize şunu söylüyor:
“Tarih, sadece ekmekle değil; hayalle, inançla, dayanışmayla da yazılır.”