İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

ŞİMŞEK

 


Eğer dünyada hiç şimşek ve gök gürültüsü olmasaydı, bu sadece görsel ve işitsel bir eksiklik değil, aynı zamanda ekosistem ve atmosfer dengesi açısından da ciddi sonuçlar doğururdu. İşte olası etkiler:

 

Atmosferik Elektrik Dengesizliği

- Şimşekler, atmosferdeki elektrik yüklerinin dengelenmesinde önemli rol oynar.

- Bu boşalmalar olmasa, atmosferde biriken elektriksel enerji başka yollarla ve potansiyel olarak daha tehlikeli biçimlerde boşalabilir.

 

Yağış Döngüsünde Bozulma

- Şimşek ve yıldırım, fırtına sistemlerinin bir parçasıdır ve yağmur oluşumunu tetikleyebilir.

- Bu olaylar olmasaydı, bazı bölgelerde yağış miktarı azalabilir, kuraklıklar artabilir.

 

Azot Döngüsüne Etki

- Yıldırım, atmosferdeki azotu nitrata dönüştürerek toprağa karışmasını sağlar.

- Bu doğal gübreleme süreci bitki gelişimi için önemlidir. Yıldırımın yokluğu, toprak verimliliğini azaltabilir.

 

Orman Yangınlarının Azalması

- Yıldırımlar bazı doğal orman yangınlarının başlıca nedenidir.

- Bu yangınlar, ekosistemlerin yenilenmesini sağlar. Hiç yıldırım olmasa, bazı ormanlar aşırı yoğunlaşabilir ve biyolojik çeşitlilik azalabilir.

 

Kültürel ve Psikolojik Etkiler

- Gök gürültüsü ve şimşek, mitolojilerde tanrılarla ilişkilendirilmiş; insanlık tarihinin önemli sembollerinden olmuştur.

- Bu doğa olaylarının yokluğu, kültürel anlatılarda ve doğa algısında eksiklik yaratırdı.


İlginçtir ki, yıldırım ve gök gürültüsü sadece korku değil, aynı zamanda hayranlık ve bilimsel merak uyandıran olaylardır. Evrimsel olarak bile bu ses ve ışık kombinasyonları, dikkat çekici ve uyarıcı bir rol üstlenmiştir.

 

EĞER OKURSAN


TIP okursan karşına insan DNAsının şempanze ile %98 aynı olduğu çıkar...

BİYOLOJİ okursan karşına evrim çıkar...

FİZİK okursan karşına BİG BANG çıkar...

KİMYA okursan karşına elementlerin kaynaşmasıyla İLK CANLILARIN nasıl oluştuğu çıkar...

JEOLOJİ okursan karşına dünyanın 4,5 milyar yıl yaşında olduğu çıkar...

ARKEOLOJİ okursan karşına tüm Ortadoğu dinlerinin temelini oluşturan SÜMER kültürü çıkar...

PALEONTOLOJİ okursan karşına dinozorlar çıkar.

EMBRİYOLOJİ okursan karşına insanın balık atasından kalma solungaçları ve kuyruk çıkar...

Eğer, hiçbir şey okumazsan;

sana ne söylenirse ona inanırsın.

Hep başkasının sana sunduğu hayatı yaşarsın, başkalarının doğrularıyla yaşamak zorunda kalırsın, seni herkes kandırır.

Ama sen bunların hiçbirisini fark etmezsin bile..

(Alıntıdır.)

GÖBEKLİTEPE



Arkeolog Klaus Schmidt, insanlık tarihinin yeniden yazılacağı Göbeklitepe’ye son kez bakarken.

Mısır piramitlerinden tam 7 bin yıl, İngiltere’deki Stonehenge’den ise 6 bin yıl daha eski bir yapı var Anadolu’da. Adı Göbeklitepe. Şanlıurfa’nın kıraç topraklarında, sıradan bir tepenin altında saklanmış bu yerleşim insanlık tarihini baştan aşağı değiştirdi
Aslında burası ilk kez 1963’te fark edilmişti. Chicago Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’nden gelen araştırmacılar, bölgede taş aletler bulmuştu. Taşları inceleyince bunların Taş Devri’ne, yani 11 bin yıl öncesine ait olduğunu anladılar. Ama gözden kaçırdıkları çok önemli bir şey vardı: Burası sadece birkaç taşın olduğu sıradan bir alan değil, kocaman bir yerleşimdi. Onlar “burada göçebe kabileler yaşadı, büyük bir yerleşim kurmaları mümkün değil” diye düşünmüştü. Ama yanıldılar.
Çünkü Göbeklitepe, insanın tarım yapmaya başlamasından çok önce inşa edilmişti. Yani henüz buğdayı bile ekmeyi öğrenmemiş insan, devasa taş sütunlarla tapınaklar yapıyordu.
Bugüne kadar hep şunu öğrenmiştik:
“İnsan önce tarımı öğrendi, yerleşti, köyler kurdu. Sonra din ve tapınak ortaya çıktı.”
Ama Göbeklitepe bu ezberi bozdu. Burada görüyoruz ki önce inanç geldi, sonra yerleşik hayat başladı. Yani insanı yerleşik hayata geçiren sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda inanç ve paylaşım ihtiyacıydı.
Bugün Göbeklitepe’nin taşlarına baktığımızda sadece eski bir tapınak görmüyoruz. Aynı zamanda insanın hayal gücünü, birlikte iş yapma gücünü, inancını görüyoruz.
11 bin yıl önce insanlar gökyüzüne bakıyor, hayvanları gözlemliyor, sembollerle anlatıyor ve “Burası kutsal” diyerek dev taşları yan yana diziyordu. O günlerden bugünlere bu kutsallık hiç kaybolmadı.
Göbeklitepe bize şunu söylüyor:
“Tarih, sadece ekmekle değil; hayalle, inançla, dayanışmayla da yazılır.”

CHRİS & NORMA

 



2013 yılında, Amerikalı aktör ve şarkıcı Chris Salvatore, 31 yaşındayken West Hollywood bölgesindeki yeni dairesine taşındı. Orada, 89 yaşında olan yaşlı komşusu Norma Cook ile tanıştı. Norma yalnız yaşıyordu ve ileri evrede lösemi hastalığıyla mücadele ediyordu.

Yaş farkları çok büyük olmasına rağmen, aralarında özel bir dostluk doğdu. Chris sık sık onu ziyaret ediyor, yemek hazırlıyor, onun hikâyelerini dinliyor ve kendi hayatından kesitler paylaşıyordu. Ancak Norma’nın durumu kötüleştikçe, Chris onun artık tek başına yaşayamayacağını anladı. Bunun üzerine tıbbi masraflarını karşılamak için bir bağış kampanyası başlattı ve Norma’yı kendi evine davet ederek günlük yaşamında ona bakmaya başladı.

İlişkileri kısa sürede sıradan bir komşuluğun ötesine geçti ve gerçek bir aile bağına dönüştü. Norma onu “her zaman hayalini kurduğu torun” olarak tanımlarken, Chris de onu “hiç sahip olmadığı büyükanne” olarak görüyordu. Birlikte geçen aylarda paylaştıkları yemekler, kahkahalar, güncel olaylar üzerine sohbetler ve basit ama derin yaşam anları, ilişkilerini daha da anlamlı kıldı.

15 Şubat 2017’de Norma, Chris’in yanında huzur içinde hayata veda etti. O, Norma’nın son anlarına kadar yanında olup ona sevgi ve teselli sundu.

Chris ve Norma’nın hikâyesi, dünyanın dört bir yanında binlerce insana ilham verdi ve merhamet ile insanlığın sembolü hâline geldi. Bu hikâye, gerçek bağların ne yaş ne de zorluk tanımadığını hatırlattı. Hatta Our Neighbor Norma (Komşumuz Norma) isimli bir çocuk kitabına da konu oldu. Böylece onların dostluk mirası, iyiliğin – kindness’in – başkalarının hayatını değiştirme gücüne sahip olduğunu sonsuza dek göstermeye devam edecekti.