İRAN HUDUDUNDA BİR TİLKİ - Roman
B A R I Ş - Anı.Öykü

AFRODİT-ARES

 




Afrodit ve Ares'in aşkı, Yunan mitolojisinin en bilinen ve tutkulu ilişkilerinden biridir. Afrodit, aşk ve güzellik tanrıçası olarak bilinirken, Ares savaş tanrısıdır. Afrodit, aslında Hephaistos ile evliydi, ancak savaşın ve gücün cazibesine kapılarak Ares ile gizli bir ilişki yaşamaya başladı.

Bu yasak aşkın en ünlü hikâyesi, Hephaistos'un ihaneti öğrenip bir tuzak kurmasıyla ilgilidir. Bir gün, Hephaistos ince bir ağ dokuyarak yatağa yerleştirdi ve Afrodit ile Ares'in birlikte olduğu bir anı yakaladı. Daha sonra Olimpos'taki tüm tanrıları çağırarak onları bu utanç verici durumda teşhir etti. Ancak tanrılar Ares ve Afrodit ile alay ettikten sonra, Poseidon'un araya girmesiyle Hephaistos onları serbest bırakmak zorunda kaldı.

Afrodit ve Ares'in aşkından Phobos (Korku) ve Deimos (Dehşet) gibi çocukları doğdu; bu isimler özellikle savaş alanında Ares'e eşlik eden figürler olarak bilinir. Ayrıca Eros (Aşk) ve Harmonia (Uyum) da bu ilişkiden doğan önemli tanrıçalardandır.

Bu aşk hikâyesi, hem tutkuyu hem de kaosu sembolize eder ve Yunan mitolojisinde sıkça işlenen bir konudur.

Merhum bestekâr Zeynettin MARAŞ'ın değerli eseri 'Gizli Aşk Bu Söyleyemem' şarkısını, Afrodit ve Ares'in gizli aşkından esinlenerek yaptığı söylenir. (Atıyorum tabi):)

Arabuluculuk müessesesinin de ilk uygulayıcısı olarak 'Poseidon' akla gelmektedir.

Herhalde Afrodit'in çocukları Phobos ve Demios, diğer iki kardeşleri Eros ve Harmonia ile hiç anlaşamamışlardır diye düşünüyorum. İsimlerinin anlamından da belli olduğu üzere. :)



Afrodit : Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak bilinir. Roma mitolojisindeki karşılığı Venüs'tür. Afrodit'in doğumu üzerine iki farklı efsane vardır: Hesiodos'a göre, Kronos'un babası Uranos'u hadım etmesi sonucu denize düşen organından oluşan deniz köpüğünden doğmuştur. Homeros'a göre ise Zeus ile Okeanos'un kızı Dione'den dünyaya gelmiştir.

Afrodit, Olimpos'ta yaşar ve sembolleri arasında güvercin, kuğu, yunus, deniz kabuğu, mersin bitkisi ve gül bulunur. Genellikle genç ve güzel bir kadın olarak tasvir edilir. 

Tanrıçaya, Kıbrıs'ta özellikle Baf bölgesinde büyük bir kült merkezi olarak tapınılmıştır. Ayrıca denizcilerin, tüccarların ve elit hayat kadınlarının koruyucusu olarak da görülmüştür. Afrodit'in aşkı ve güzelliği, hem tanrılar hem de insanlar üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuş ve birçok mitolojik hikâyeye konu olmuştur.

Mitolojide Afrodit'in Truva Savaşı'nda önemli bir rol oynadığı da bilinir. Paris'in en güzel tanrıça olarak Afrodit'i seçmesi, savaşın başlamasına neden olan olaylardan biridir.

Afrodit'in hikâyeleri, tutku, güzellik ve kaos temalarını içeren mitolojik anlatılar arasında en dikkat çekici olanlardan biridir. Onun büyüsü, tanrılar ve ölümlüler üzerinde etkili olmuş ve mitolojinin en güçlü figürlerinden biri haline gelmiştir.


Ares : Yunan mitolojisinde savaş tanrısı olarak bilinir ve Zeus ile Hera'nın oğludur. Olimpos'un on iki büyük tanrısından biri olmasına rağmen, diğer tanrılar tarafından pek sevilmezdi. Roma mitolojisindeki karşılığı Mars olarak bilinir.

Ares, savaşın vahşi ve yıkıcı yönünü temsil ederken, Athena ise strateji ve zekâyı simgelerdi. Bu nedenle Athena ile sık sık karşı karşıya gelmiştir. Miğfer, kalkan, mızrak, köpek ve akbaba gibi sembollerle ilişkilendirilir. Genellikle silahlı ve genç bir savaşçı olarak tasvir edilir.

Mitolojide Ares, Herkül ile yaptığı savaşta yenilmesi ve tunçtan bir küpe 13 ay boyunca hapsedilmesi gibi olaylarla sık sık aşağılanmıştır. Truva Savaşı'nda Afrodit'in tarafını tutmuş, ancak Athena'nın yönlendirdiği bir Yunan savaşçısı tarafından yaralanmıştır.

Ares, savaşın kaotik ve acımasız yönünü temsil eden bir tanrı olarak, Yunan mitolojisinde önemli bir figürdür. Ancak, Roma mitolojisinde Mars olarak daha saygın bir konuma sahiptir.



ATHENA-MEDUSA

 

Yunan mitolojisinde Medusa'nın hikâyesi oldukça trajik ve etkileyici bir anlatıya sahiptir. Medusa başlangıçta olağanüstü güzelliğiyle tanınan bir ölümlüydü. Ancak Athena'nın tapınağında Poseidon'un ona olan ilgisi, Medusa'nın kaderini değiştirdi. Poseidon, Athena'nın tapınağında Medusa'ya yaklaşınca Athena büyük bir öfkeye kapıldı ve Medusa'yı cezalandırmaya karar verdi. Bu ceza sonucunda Medusa'nın saçları yılana dönüştü ve bakışları insanları taşa çevirebilecek bir güce sahip oldu.

Medusa'nın hikâyesi, güzelliğin ve kıskançlığın yıkıcı sonuçlarını gözler önüne seren mitolojik anlatılardan biridir. Athena'nın lanetiyle Medusa, korkulan ve aynı zamanda merhamet edilen bir figüre dönüştü. Onun hikâyesi, sanat ve edebiyat dünyasında ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Yukarıdaki olay günümüzde cereyan etseydi ne mi olurdu? Muhtemelen Athena, kıskançlık krizine girer, Poseidon'u tabancayla vurup, öldürürdü. Athena hapse, Poseidon da mezara girerdi. Medusa da kendine başka bir mitolojik kahraman bulurdu. Mesela 'Aşk Tanrısı Eros' gibi, mutlu mesut bir hayali ömür sürerdi.

 



Athena : Athena, Yunan mitolojisinde zekâ, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçasıdır. Roma mitolojisinde Minerva ile eşit kabul edilir. Babası Tanrıların başı Zeus, annesi ise Zeus'un ilk karısı olan hikmet tanrıçası Metis'tir.

Medusa : Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir.


Poseidon : Yunan mitolojisinde deniz tanrısıdır. İsminin “toprağın eşi” anlamına geldiği düşünülür. Poseidon, aynı zamanda depremleri de kontrol eder.

ADEM-HAVVA






Adem ve Havva, İbrahimi dinlerin yaratılış anlatılarında insanlığın ilk çifti olarak kabul edilir. Yahudi, Hristiyan ve İslam geleneklerinde farklı yorumlarla anlatılan bu hikâye, insanlığın kökenine dair önemli bir mit olarak görülür.

Tevrat'ın Yaratılış Kitabı'na göre, Tanrı önce Adem'i topraktan yaratmış ve onu Aden Bahçesi'ne yerleştirmiştir. Daha sonra Adem'in yalnız olmaması için onun kaburga kemiğinden Havva'yı yaratmıştır. Bahçede özgürce yaşayabilen Adem ve Havva, yalnızca iyiliği ve kötülüğü bilen ağacın meyvesini yememeleri konusunda uyarılmıştır. Ancak bir yılan, Havva'yı bu meyveyi yemeye ikna eder ve Havva da Adem'e verir. Bu olayın ardından Tanrı, onları Aden Bahçesi'nden kovar ve dünyada yaşamaya mahkûm eder.

İslam'daki anlatımda ise Adem ve Havva'nın birlikte hata yaptığı ve kibir günahından eşit derecede sorumlu oldukları vurgulanır. Hristiyanlıkta ise bu olay, "ilk günah" doktrininin temelini oluşturur.

Bu hikâye, sanat, edebiyat ve felsefede büyük bir etkiye sahiptir ve farklı kültürlerde çeşitli yorumlarla ele alınmıştır. İnsanlığın kökenine dair alegorik bir anlatı olarak kabul edilen Adem ve Havva miti, tarih boyunca birçok tartışmaya konu olmuştur.

İşte yüzyıllar öncesinde yapılan evlenme tekliflerinden olan; "dest-i izdivacınıza talibim efendim" den başlayıp bugün pırlanta tektaşa evrilen, diz çökülüp minicik bir yüzüğün iki elle tutulup, yapılan aşk-evlilik teklifleri, "benimle evlenir misin?" sözlerinin varsayılan ilk versiyonundaki 'elma' bugünkü pırlanta yüzüğü temsil etmekteydi.

Demem o ki bu ilk geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalınsaydı, bugün diz çökülüp evlenme teklif edilirken, kuyumcular değil manav esnafı kazanacaktı. Damatları elma kuyruğunda görecektik. Yalansa 'yalan' deyin. :)




Adem : İslam'a göre, Allah tarafından yaratılmış ve insanlığın atası olarak görülmüştür. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında da Adem'in yaratılışı ve cennetten kovuluşu anlatılır.

Adem'in eşi Havva, onunla birlikte cennette yaşamış, ancak yasak meyveyi yemeleri sonucu dünyaya gönderilmişlerdir.  İslam'a göre, Allah Adem'e tüm isimleri öğretmiş ve melekler ona secde etmiştir  Adem'in çocukları arasında Kabil, Habil ve Şit bulunur.

Adem'in yaratılışıyla ilgili farklı etimolojik ve mitolojik görüşler vardır. İbranicede "kızıl toprak" anlamına gelen Adam kelimesi, Sümer mitolojisindeki Adapa figürüyle benzerlik gösterir. Ayrıca, Adem'in çamurdan yaratıldığı ve eşi Havva'nın kaburga kemiğinden meydana geldiği anlatıları Sümer efsaneleriyle örtüşmektedir.

Adem'in hayatı, insanlığın başlangıcı ve ahlaki öğretiler açısından önemli bir yere sahiptir. Onun hikâyesi, insanın deneyim, hata ve tövbe süreçlerini simgeler.


Havva : İbrahimî dinlerde ilk kadın ve insanlığın annesi olarak kabul edilir. Yahudi, Hristiyan ve İslam kaynaklarında Adem'in eşi olarak anlatılır. Tevrat'a göre, Havva ismi "yaşayan" veya "hayat veren" anlamına gelir.

Havva'nın yaratılışıyla ilgili farklı anlatılar vardır. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında, Havva'nın Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı belirtilirken, Sümer mitolojisinde Ninti adlı tanrıçayla benzerlik gösterdiği düşünülmektedir. İslam'a göre, Havva Adem ile birlikte yaratılmış ve onun eşi olarak dünyaya gönderilmiştir.

Havva'nın en bilinen hikâyesi, yasak meyve ile ilgilidir. Tevrat'a göre, Havva bir yılan tarafından kandırılarak yasak meyveyi yemiş ve Adem'e de vermiştir. Bunun sonucunda ikisi de cennetten çıkarılmıştır. İslam'da ise Havva ve Adem'in birlikte hata yaptığı ve tövbe ettikleri anlatılır.

Havva'nın mitolojik kökenleri, Sümer, Hitit ve Fenike kültürlerindeki ana tanrıça  figürleriyle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, bazı araştırmalar Havva'nın bereket ve doğurganlık tanrıçalarıyla bağlantılı olabileceğini öne sürmektedir.









CEHALET KADER MİDİR?



CEHALET KADER DEĞİLDİR...

 

'İslamda israf haramdır' derler ama!…


Almanya'da 70.000 sağlık evi, 8.000 kilise,   

 

Fransa'da 60.000 sağlık evi, 9.000 kilise,

 

Türkiye'de 7.000 sağlık evi, 85.000 cami.


Dünyadaki Müslüman sayısının %6’sı Türkiye'de iken,

cami sayısının %65’i bu ülkede...


Diyanet'in bütçesi 12 milyar TL,

İmam sayısı 275 bin

Cami sayısı 85 bin

Sağlık Bakanlığı bütçesi  2.7 milyar TL

Doktor sayısı 107 bin

Hastane sayısı 1.250

Doktor açığı  105 Bin

İmam fazlası 115 Bin


Her yıl mezun olan doktor sayısı 9 bin

Her yıl mezun olan imam sayısı 60 bin


Kültür düzeyimizin fotoğrafını çekersek, hem bulunduğumuz noktanın ne olduğu, hem de IQ (zeka) durumumuz ortaya çıkar.


Aşağıda vereceğim bilgiler size her şeyi anlatacaktır.

1 Yılda ortalama:

Bir Japon    25,

Bir Şilili        18,

Bir İsviçreli  11 kitap okuyormuş.

Bizde ise;

bir kişi 10 yılda 1 kitap okuyormuş.


Türkiye’de ihtiyaç listesinde kitap 235.sıradadır.


8 milyonluk Azerbaycan’da bir kitap 100 bin basarken, bizde bu sayı 3 bindir.


Türkiye’de;

Kütüphane sayısı 1412

Kahvehane sayısı  570 000.

49.600 kişiye bir kütüphane;

122 kişiye bir kahvehane düşmektedir.


Bir Norveçli:

Kitap için yılda 147 dolar,

Biz  33 sent  harcıyoruz.

Türkiye’de bir günde televizyona 5 saat ayıran insanımız

kitaba yılda 6 saat ayırmaktadır.


Kültürü reddeden insanlar, kültürü reddedenleri seçerler ve ardından yıllarca yakınırlar.

Yalnız bu işlerin iki tehlikesi de vardır:

Birincisi, kitap okuma alışkanlığı edindiğinizde şimdiye dek ne kadar boş olduğunuzu anlar ve üzülürsünüz,

İkincisi de hemen her sahada sizi kullananların ne çapta kişiler olduğunu anlar komplekse girersiniz.

Cehalet kader değildir. Lütfen okuyun.

(Alıntıdır.)

Mesela, sizi derin uykudan uyandıracak kitaplar basıldı bu ülkede. Örneğin: Yazar Ali Gökçe'nin, "İran Hududunda Bir Tilki" ve "Barış" isimli kitapları ufkunuzu açmak için bir kapı aralayabilir belki de, alıp okumanızı öneririm.



ALAİN DELON-NATALİE

 



Alain Delon'un aşk hayatı oldukça renkli ve dikkat çekici. İşte ilişkileri ve evlilikleri hakkında sırasıyla bilgiler:

Romy Schneider (1959–1963): Delon'un en ikonik ilişkilerinden biri, Alman oyuncu Romy Schneider ile yaşadığı aşk oldu. 1958'de "Christine" filminin setinde tanıştılar ve büyük bir tutku yaşadılar. Ancak 1963'te Delon, Schneider'i terk etti.

Nathalie Delon (1964–1969): Delon'un tek resmi evliliği, Fransız aktris Nathalie Delon ile oldu. Bu evlilikten Anthony Delon adında bir oğlu dünyaya geldi.